Madem "bu da böyle bir anımdı" moduna girdik, ben de anlatayım:
Atakule'nin orada gecenin bir vakti Hoşdere'den Yıldız tarafına döneceğim, ışık kırmızı, önümde üç araba var, arkamda ki selektör üstüne de korna yapınca aynadan elle "ne var?" hareketi yaptım. Sen misin yapan, adam arabadan indi geliyor, babam yaşında; gençlik var, ben de indim. Aramız iki adım kaldı, baktım yumruğu kaldırdı. Artık nasıl ettiysem, yakalardan yakaladım, yumruk kafamın sağından geçerken kafayı gömdüm. Anam! Herif inek fışkısı gibi yığıldı kaldı. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü tabii. Taksiciler falan hep beraber abiyi ayıltmak 15 dakika aldı, o arada polis geldi, bizi aldılar. Abi kendine geldikçe coştu "şikayetçi olacağım" diye. Ölmedi ya, ne yaparsa yapsın modundaydım, "aman abi ne isterse yapsın" deyip duruyordum başımdaki polise. Taksiciler önce abinin arabadan indiğini ve ilk yumruğu attığına şahitlik etti, polis ifademi aldı, salacak, adamın ailesi geldi. Şeker hastasıymış, şeker düşünce asabiyet falan. Bana da haklı olarak terslendiler babam yaşında adamı indirdim diye.
Hani bir yumrukla bir kafayla adam ölür mü? Bahtsızsan ölür. Adamın düşüşü gözümün önünden gitmez, şu dinamitle bina yıkıyorlar ya, onun gibi, ayaklarının üzerine yığıldı koca adam. O an aklımdan geçen tek şey "ölme ulan!". Verilmiş sadakam varmış. Avcı adamın bol bol olması lazım nitekim.