Bir aralar Bowie bıçağı ile ilgili biraz bilgi derleyip bir yazı hazırlamıştım. Yazıda düzeltme yada ek gerektirecek çok husus çıkacaktır ancak bir kenarda kalmasındansa paylaşmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum.
Görselleri daha iyi veren bir şekilde verme işini hemen yapamıyorum ama onlar da yazı içinde yerlerini bulacaklar.Bowie
Günümüzde Bowie bıçağı denince akla gelen, büyük namlulu, balçaklı, burnunda sırtı iç bükey kesik olan Amerikanvari bir bıçaktır. BiçimiBowie namlusu uzun, kalın ve geniştir. Ağzı ileri doğru düz ilerler ancak buruna gelindiğinde namlunun ortasına kadar dış bükey bir kavis alır. Ağız, uçta namlunun orta hizasında sırt ile buluşur. Sırt, buruna kadar düz ve kör giderken burunda iç bükey bir kesikle namlunun orta hizasına kadar daralarak uca ulaşır. Bu iç bükey kısım genellikle keskin yada yalancı ağızlı bırakılır. Bowie’nin burnu, kendi başına bir hançer gibi görünür ve bir hançerle aynı saplanabilme ve kesme avantajına sahiptir.
Taşlama, Bowie’lerde yarıya kadar çıkan düz yada iç bükey taşlama yada tam taşlama olabilir. Dolayısıyla ağızda da ikincil taşlama bulunur.
Namlu ve sap arasında, kullanıcının elini korumak için bir siperlik yada çift tırnaklı balçak yer alır.
Sap Bowie’lerde geçme kuyruklu yada iki parça yanaklı olabilir. Bowielerde tabut biçiminde köşeli sap başı bulunabilmektedir.
Kın olarak da kemere geçirilen deri kınlar tercih edilmektedir.
KullanımıBowie, namlusunun uzun kalın ve geniş olmasından dolayı vurarak kesmede avantaj sağlar. Bu amaçlı kullanımda namlu uç kısmı hariç kalınlığı ile güven verir.
Ağzı, burun kısmındaki kavisinden dolayı yüzme için avantajlıdır. Buna karşılık boyu ve ağırlığından dolayı hakimiyet nispeten zordur. İşleri kolaylaştırmak için bıçağı sırttan tutmak ise namlunun enli oluşu sayesinde mümkündür.
Burnunun hançer gibi dar oluşu saplama amacına yönelik olarak avantajdır. İki taraflı yada yalancı ağızlı olan burun bu özelliğinden dolayı da avantajdır. Burundaki bu dar açı, bir tahtaya oyuk açacağınızda yüzünüzü güldürecektir.
Sırta geldiğimiz zaman namlunun kalınlığının burada sergilendiğini ve odun vs. yarmak için tokuçlamaya uygun bir yüzeyin olduğu görülebilir.
Sopa yontmak gibi ağzın en yakın kısmı ile kestiğiniz ve başparmağı sırta koyup bıçağı desteklemek istediğiniz durumlarda Bowie, özellikle balçağından dolayı başparmağınıza sorun çıkaracaktır. Uzun namlunun o sırada kullanmayacağınız geri kalanı ise fazladan dert olacaktır.
Günümüzdeki Bowie’yi Nasıl Tanıdık?Bowie’yi Türkiye’de tanımamız, öncelikle Amerikan kültürünün Hollywood filmleri ile sunulması sayesinde gerçekleşti.
"Alamo" adlı, John Wayne’nin Davy Crockett’i, Richard Widmark’ın Jim Bowie’yi oynadığı 1960 tarihli film, muhtemelen Jim Bowie ve bıçağını tanımamızda en büyük etkiye sahiptir. Filmde Alamo’da Meksika’ya karşı savaşan bu isimler bize birer Amerikan kahramanı olarak sunulmuştur. Kahramanın elinde görmek Bowie bıçağını benimsememizde de önemli bir rol oynamıştır. Alamo filminde John Wayne’nin özellikle bu büyük bıçakla ilgilenmesi ve onaylaması izleyiciyi de aynı yöne sevk etmiştir.
“Jim Bowie’nin Maceraları” adlı bir televizyon dizisi hemen bu filmden önce, 1956-58 yılları arasında yayınlanmıştır. Dizi, Monte Barrett adlı bir yazarın aynı adlı eserinden uyarlanmıştır. Dizinin “Bıçağın Doğumu” adlı bölümü, Jim Bowie’nin bıçağını yaptırma efsanesini, bu bıçaktan beklentilerini, bıçağın tarifini aktarır.
Bir ayı saldırısında tüfeği sorun çıkaran kahraman, babasının Lousiana’daki en iyi çeliği yapıyor dediği ustaya gidip istediği, daha önce hiç yapılmamış bıçağı tarif eder. Tarifinde uzun, diğer bıçakların 2-3 katı kalın, uçta eğri ve iki ağızlı, atılabilmesi için dengeli, sert yere çarptığında kırılmaması için en iyi çelikten bir bıçak ister. Bıçak atölyeyi terk etmeden önceyse ustası, bıçağın sırtına Bowie’nin insanlarla bıçak bıçağa dövüşürken gerek duyacağını söylediği pirinç bir şerit ekler.
Bu dizinin tarihi ve teknik tutarlılık endişesinden uzak olduğunu kaçırmamak gerekir. Çeliği metal bir kapta eritip de kumdan bir kalıba dökerek bıçağı yaptığını görmek filmi mimlemeye yeter de artar bile...
“The Iron Mistress” yani “Demir Metres” filmi ise bu diziden de önce 1952’de, Paul I. Wellman’ın aynı adlı eserinden beyaz perdeye aktarılmış ve başrolü Bowie bıçağına veren bir film olmuştur. Alan Ladd’in başrolünü oynadığı bu filmde ise bıçak, meteroit ve dövme demir (wrought iron) kullanılarak yapılır. Tabi yine çeliğin potada eritilmesi de yine teknik detaylara fazla güvenmememiz gerektiğini bize hatırlatır.
Bunlardan başka Walt Disney’in 1955’teki Davy Crockett serisi, yine 1955’teki
“The Last Command” filmi de Jim Bowie ve bıçağına yer vermiştir.
Tüm bu filmlerde gösterilen bıçak, günümüzde gözümüzde canlanan Bowie bıçağı görüntüsüne sahiptir.
Devamı aşağıda ...