Romantizmi bir yere bıraktığımda doğramacılık ve dülgerliğin canlı kalacağını zannetmiyorum. Mobilyacılık form değiştiriyor ama ölmez. Kayınpederin köyde kendinin adam ettiği halan kullandığımız en az 100 yıllık ahşap evi var, bakımı zor emek istiyor. Bu devirde böyle şeyle uğraşmak isteyen olmaz, çok heveslisi de gidip az bakım isteyen emprenye edilmiş ahşaptan vb. birşeyler yapar.
İlanlarda iki iphone parasına komple satılık marangoz atolyelerini görünce üzülüyorum hakikaten, eski ustalıklar kayboluyor. Biz bile burda esiden nasıl su verilirdi, vegatatif tabaklama nasıl yapılırdı tartışıp duruyoruz.
Bilen kalmamış. Bazı şeylerin günlük hayattaki önemleri zamanla azalabilir, bu işten geçinenler kaybolabilir. Ancak teknikler, usluplar kültürümüzün bir parçası bunlar yaşamalı bir şekilde. Bıçaksanatı bu anlamda güzel bir oluşum, öncü olanların eline sağlık. Profesyonel, yarı profesyonel, amator bir karışım var, bilgi bir şekilde akıyor, korunuyor, aktarılıyor.
Özgür konuşmasının bir yerinde belediye, devlet desteği vs. bahsetmiş. Taşıma suyla değirmen -en azından sürekli- dönmez bence. Bu vakitten sonra bu işleri unutulmasının önüne geçecek şey amerika gibi ciddi hobi olarak bu işi yapacak, bildiği teknikleri diğerlerine aktaracak bir döngü kurmakta. Meraklısının da profesyonelinin de sayısı azalacak kaçış yok. Ama marangozların bir kısmı gerçek marangozluktan bir kısmı da hobicilere öğretmekten ve meraklısına ürün satmakla geçinir bu sayede.