Dün bir arkadaşımla buluşmak için ailecek Heybeliada'daydık. Mahsus erken gidip dolaşıyorken bir antikacının önündeki sehpalar dikkatimi çekip yaklaşınca bu sefer dikkatimi sehpaların olduğu tablada, yanda duran poşetlerdeki kitaplar çekti.
Hayatımın üniversite yıllarıma kadar geçen kısmı boyunca ailemin tayinleri vesilesiyle çok defa taşınmıştık. O nedenle böyle çok miktardaki kitabın kısıtlı imkânlarla taşınmasına çok defa şahit olmuştum. Önümdeki kitaplar ise gerek basım yılları, gerekse içeriğiyle bana çok aşina gelmişti. Uzun yıllar edebiyat ve Türkçe öğretmenliği yapmış olan babamın kitaplarıyla benzeşen kitaplar doğal olarak beni çekmişti ve kitapları karıştırmaya başladım.
İlk olarak 1980'ler civarının kitaplarını görünce bunlar herhalde babamın biraz daha genç bir meslekdaşına aitmiş diye düşündüm ancak sonra kitapların tarihlerinin 1940'lara kadar gitmesi ve fars edebiyatına dair eski yazıyla yazılmış ve evde gördüğüm en eski ciltler gibi kaplanmış kitapları görünce merakım daha da arttı.
Gördüğüm kitapların kimisi imzalıydı. Yazarın kime hitap ettiğini görünce bir ışık yanmaya başladı. Bekri Sıtkı Erdoğan ismi tanıdıktı. Daha sonraki kitaplarda ise yanıldığımı ve ismin
Bekir Sıtkı Erdoğan olduğunu fark ettim.
Çok berbat bir hafızaya sahip olan bir insanım. Çok iyi bildiğim isimler bile zihnimde ışık yakmakta zorlanır. Ben de çare olarak google'ladığımda ağzımdan çıkan söz "Tabi ya!" olmuştu.
"Kara Gözlüm Efkârlanma Gül Gayrı" şarkısını hayalimdeki bir film senaryosundaki giriş müziği olarak hep hayal etmişimdir ancak kafamda bu sevdiğim şarkı ile güftenin şairini eşleştirmem o an yardımsız mümkün olmamıştı.
TDK'nın yayınları, Varlık yayınevinin kitapları, diğer yazarların meslekdaşına diye imzalamış olduğu kitaplar, ders kitapları, gazeteler, memleketi olan Karaman'a dair kitaplar vs. hepsi önümdeydi. Bunlar arasında rahmetlinin elinden çıkmış az sayıda sayfayı içeren küçük bir klasöre de denk geldim. Bu küçük klasörü ve az sayıda kitabı kendimce kurtarmayı başarabildim. Herhangi birine ait olsa fahiş olarak nitelendirmek mümkün olan bir para karşılığı seçtiklerimi Fuzuli'nin divanını geri bırakmak zorunda kalsam da satın alabildim.
Aldıklarım arasında
Deniz Harp Okulu Marşı'nın ilk olarak yazılı olduğunu düşündüğüm bir sayfa da çıktı. Açıkçası böyle önemli bir emanete sahip olduğum için çok mutluyum.
Neyse daha fazla mesajı uzatmayıp sevdiğim şarkısını paylaşayım:
Kara Gözlüm Efkarlanma Gül GayrıBestekâr :
Gültekin ÇekiMakâm : Rast
Usûl : Aksak
Mustafa Sağyaşar söylüyor:
https://www.youtube.com/watch?v=zlUIpHj6o5QSevim Tanürek söylüyor:
https://www.youtube.com/watch?v=UNLGsAz4YIcHa, bu arada... Bunlardan daha sonra "50. Yıl Marşı"nın güftekârının da o olduğunu öğrendim:
CUMHURİYETİMİZİN 50. YIL MARSI
Müjdeler var yurdumun toprağına tasına
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yasına
Bu rüzgarla şahlanmış dalga dalga bayrağım
Başka bir tuğ yaraşmaz Türk'ün özgür başına.
Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu
Yılları bir çığ gibi asarak hafta hafta
Koşuyoruz durmadan kadın-erkek bir safta
Elimizde meşale, ilke ilke Atatürk
Işıklarla donattık ülkeyi her tarafta
Cumhuriyet özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu
Ayni kandan feyiz alır bunca toprak, bunca tas
Kılıç tutan bilekler, verdi sabanla savaş
Tekniğin dev nabzında her adim, her dakika
Çarklarda ayni tempo, yüreklerde ayni mars
Cumhuriyet özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu
Biz yürekten bağlıyız elli yıldır bu yolda
"Yurtta barış" ilk hedef, "Cihanda sulh" parola
Koparamaz hiçbir güç bizi milli birlikten
Ata'mızın izinde koşuyoruz kol kola
Cumhuriyet özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu
Yasasın hur ulusum, soylu gencim, benliğim
Yasasın sanlı ordum, sarsılmaz güvenliğim
Ersin elli yıllarım nice mutlu cağlara
Örnek olsun cihana devletim, düzenliğim
Cumhuriyet özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu.
Bekir Sıtkı Erdoğan