Marka sözünü bu amaçla kullanmayı sevmiyorum. Eskiden bize ait olan şeylere koyduğumuz işaretlere tamga derdik. Daha sonra izlediğimiz Amerikan sığırtmaç filmleriyle mallara ve atlara vurulan sıcak "damga"yı görerek bu kelimeden haberimiz oldu. Türkçe dublaj ne güzel şeymiş?

Daha sonraları dedemlerin damga olarak koyun kulaklarının ucunu belli bir şekilde kestiğini, her ailenin koyduğu bu işaretin birbirinden farklı olduğunu öğrenmiştim. Hatta atalarımın da hangi "boy"dan olduğunu öğrenince onların da tamgalarının olduğunu öğrenmiştim. Avrupa "soylu"larının "coat of arms" yani asalet armalarının, bizim tamgalardan farksız olduğunu görmüştüm. Bu konuda farklı teorilerim de var ama bu konuya fazla dallanmayayım. Merak edenler "tamga" diye aratırsa kendi de ilginç şeyler bulacaktır.
Her neyse aramızda kimimizde daha uygulanmış bir damga yok, benim gibi kimilerimiz de aklına zaman zaman farklı tasarımlar gelip uyguluyor ancak bir standard damgada karar kılamıyor ama damgası artık oturmuş olan ustalarımız da var. Bunları listelemaye başlayalım ki güzel bir veri tabanımız olsun. Marka bilincimiz gelişir. (Hah, markayı bu anlamda kullanmayı seviyorum işte.)
Aklıma gelme sırasıyla, bulma sırasıyla damgalarımız geliyor:
Emre Kipmen

Gökhan Bakla

Sefa Çabuk

Sinan Erşen

Eylem Cengiz

Benim farklı bıçaklarda farklı damgalarım var. Mecburen sadece ikisini verdim. İlerde inşallah netleşecek.