Açıkçası bu konuyu açarken biraz da "Fazla mı cüretkar davranıyorum?" diye bir tereddüt ettim; ama forumdaki insanların destekleyici tavrını bildiğimden ötürü açmaya karar verdim.
Ustaların eski eğe vb aletlerin değerlendirilmesine önem verdiğinden ötürü ben de kesici kısmını eski bir spatuladan yaptım

Ağzını da bin kuma kadar biledim; ama tabi ne kadar keskin olabilirse o kadar oldu. iyice zımparaladıktan sonra da keten tohumu yağı sürüp koyulaştırdım. Kabza sanırım ceviz ağacından. Kıl testere ile kestim. Şunu demek istiyorum ki; Allah kıl testereyi bulandan razı olsun; ama hemen değil, önce biraz süründürsün sonra razı olsun.

Bu ufak projede bile bir sürü hata, kusur var; ama ne kadar uğraştırdığını anlatamam. Bu yüzden burada bıçak üretiminin her aşamasını el emeğiyle süsleyen ustalarımıza saygım bin kat arttı. Bu işin zanaat kısmı, bir de sanat kısmı var... Yapılan eserler aynı zamanda da bir tasarım ürünü. Kişinin bitmiş halini gözünde canlandırması, yapmadan önce aklında hayal etmesi lazım ki; bana göre zanaat kısmından daha zor bir konu. Sefa Çabuk usta bazen tevazuyla diyor: "Haftasonu boştum, evde bu vardı. Şöyle bir şey yaptım.". Ne yaptı acaba diye düşünüyorum. Bir bakıyorum ki kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek inceliklere, sanatsal anlamda müthiş çizgilere sahip bir eser çıkıyor. Bir insan bunu nasıl hayal edebilir diye şaşırıyorum.
Benim tasarımım orijinal değil. Emin Albayrak ustadan esinlenme var. Daha güzel yapabilsem daha benzer olurdu belki; ama bu kadar çıktı elimden. Görürse belki bir ihtimal de gözü ısırır bir yerden.
Özetle şunu belirteyim: El yapımı bıçaklara biçilen maddi değer çok gelebilir bazı kişilere; ama inanın çok değil. Çoğu zaman çok az bile.


İnşallah bir gün çeliğini de yaparım. Saygılar.