uzak doğu sporları olarak adlandırılan sporlar günümüzde salon sporları olarak da anılmaktadır. bu salonların belirli kiraları, gidereleri vs.leri vardır. az önce türkiye,avruğa ve dünya çapında dereceleri olan ve derecelere öğrenci sokmuş olan bir hocanın mütevazi salonunda idim. aylık ders ücreti 100 lira, kayıt parası 50 lira ve malzeme bedeli 115 lira. 3 ayda bir sınav yapılır ve sınav ücreti ortalama 150 lira. sınavda başarılı olursanız bir üst kemere geçersiniz vs... bu eğitimlerin ve decelendirmelerin temelinde maalesef maddi kaygılar mevcut.
sporlar değil, sporcular dövüşür. öncelikle bunu unutmamak lazım. bu manada daha iyi bir spor diye birşeyden bahsetmek çok zor. ama işe yarar teknik ve işe yaramaz teknikler diye bir ayrım yapılabilir. ve dahası işe yarar bir tekniğin işe yarar bir biçimde kullanılabilmesi için geçmesi gereken zaman da çok önemlidir. mesele asla kemer ya da derece meselesi değildir. tecrübe ve tekrar meselesidir.
fakat uzakdoğu sprolarına yönelmekteki amaç ne? görsel estetik mi, felsefe öğrenmek mi, canınızı kurtarmak mı, can almak mı, sokakta sadece kendiniz korumak mı vs... bunların hepsi ayrı ayrı konular.
fakat şunu da eklemeliyim ki, doğru tektir ve aklın yolu birdir. bir sistemdeki doğru hareketi başka bir sistemde de görürsünüz. çünkü o çalışan bir tekniktir, yani işe yarar ve gerçek. ama salon sporları ile gerçek hayatta başarı sağlamak çok ama çok uzun yıllar çalışmayı gerektirir. çünkü sokakta kural yoktur, puan yoktur, acıma yoktur, mola yoktur...
sorunuzun cevabı ise gelen olarak şudur: öğrenci birinci hareketi yeterli derecede öğrenmeden ikincisi öğretilmez. birisi o hareketi 5 defada anlar, diğeri 50 defada anlamaz. kuşak alma temeline dayanan sistemlerde girersiniz sınava ama geçemez, eski kuşağınızda kalırsınız. diğeri girer ve geçer. gerçeksi sistemlerde kuşak vs. teferruat yoktur. hoca vardır ve diğerleri öğrencidir, o kadar. aynı sokakta döven ve dövülen olduğu gibi
