Bıçak Sanatı - Forum

sürbısa marka bıçaklar??

murat güleç

  • ***
  • 1029
  • Yer: Ordu
Ynt: sürbısa marka bıçaklar??
« Yanıtla #40 : 11 Mayıs 2013, 14:28:59 »


Aynı bıçağı bir kişiye 15 liraya, diğerine 150 liraya satsanız 150 liralığın 15 liralık olandan daha iyi kestiğini göreceksiniz.[/i]

Bu çok doğru bir söz.
Merak ettiğim için sormak istedim. Eylem ustamın onca yazısı içinde katıldığınız tek cümle bu mudur?

Ynt: sürbısa marka bıçaklar??
« Yanıtla #41 : 11 Mayıs 2013, 19:47:44 »
Yazacaklarımı saklı tutuyorum dedikten sonra konu almış başını gitmiş, bari daha başka bir evrime girmeden içimdekileri söyleyeyim  ;)
Yıllar önce sanıyorum TRT de bir haber yayınlandı " Bir Türk doktor kansere çare buldu" diye. Habere göre, Ziya Özel adında bir doktor Zakkum (Nerium oleander) bitkisinden bir ilaç yapmış ve bu ilaç kanseri tedvi ediyormuş. Haberin ve söylentilerin ardından televizyonda bir açık oturum düzenlenmişti. Oturuma, Dr. Ziya Özel, Prof. Dr. Nusret Fişek ve ismini şu anda hatırlayamadığım bir Avukat katılmıştı. Oturumdan aklımda kalan tek şey şuydu, Nusret Fişek soruyor " Beyefendi, biz biliyoruz ki Nerium oleander aslında bir zehirdir ve eğer insan verirseniz öldürür. siz ne yaptınız da bu zehiri izole ederek maddeyi ilaç formuna getirdiniz" Ziya Özel geçiştirmeye çalışıyor, öte yandan avukat ateşli " zaten bunu bir yabancı yapsa bu kadar sorgulamazdınız ve hemen kabul ederdiniz, ne zaman bu vatanın bir evladı bir şey yapsa etmediğinizi bırakmıyorsunuz vs. vs..." Nusret fişek " ben ıspatlanmış bilimsel bir doğruyu kabul ederim, alanım Biyokimya. Bir ilacın ilaç olabilmesi için kimyasal yapısının bilinmesi gerekir. Bu da yetmez etkilerinin iyice araştırılması, sonuçlarının gözlenmesi ve denenmesi gerekir. Ancak bunların sonrasında işe yarıyorsa ilaç sınıfına girer. Siz de bu konuda neler yaptıysanız duymak isterim, bana ıspatlayın kabul edeyim "diyor. Karşı taraftan yine ikna edici bir yanıt yok ama avukat yine hararetli "Bunu bir Türk yaptığı için böyle yapıyorsunuz, kıskançlığınızdan...." diyerek oturum devam etti ve bitti. Ertesi gün ve sonraki günlerde basın ve halk arasındaki günlük konuşmalarda gündem bu, "Adamı Amerikalılar kapacakmış, biz kıymetini bilmiyoruz..Adam bulmuş ama örtbas etmeye çalışıyorlar..." türünden sürüp gitti. Zaman içerisinde azalsa da satır aralarında hep konuya barmak basıldı. Çok daha sonra söylentiler biraz daha evrildi "Amerikaya götürmüşler, ilacı yapmış fırsatı kaçırdık..." o zamandan şimdiye 30 yılı geçmiştir son durum nedir bilmem.
Carl Sagan' ın "Karanlıkta Mum Işığı" diye bir kitabı var, okuyanlar bilir kitapta bir çok yerde geçer, "Bilimsel temeli olmayan, hoşa giden popüler söylentiler, bilimsel doğruların önüne geçer daha çok ilgi çeker"  der. İşte size yakın zamandan son örnek "Maya takvimi" veya uzaylı, UFO söylenceleri.
Çağdaş Metalurji ve günümüz teknolojisi ışığı altında çelikle ilgili bilimeyen neredeyse kalmamıştır. Bu konuda yapılabileceklerin hepsi olmasa da büyük bir kısmı yapılmış veya yapılmakta. Geçmişte yapılanlarla ilgili ise, bilinmeyen neredeyse kalmamıştır. Hala nedeni bilinmeyen ve geçmişte olduğu söylenen teknik ve yöntemler ise genellikle efsaneye ve popüler söyleme dayalıdır. Söylenen konular, genellikle ıspatı mümkün konular dışına çıkar ve efsane halini alır. Kimse de çıkıp bunun doğruluğunu tartışmaz veya tartışıldığında tepki gösterir. Çünkü bu efsaneler genel olarak bizi yüceltici ve gururumuzu okşayıcı şeylerdir. Bir söz vardır "en tehlikeli yalan, kendinizi de inandırdığınız yalandır" diye, çünkü bu sizi ileriye götürmez.
Japonlardan örnek veriyoruz ama Japonların geleneklerini devam ettirmeleri, onların geçmişe olan saygılarının bir yansıması. Kimse geçmişe takılıp "en iyisi bizim yaptığımız" dememiş. "Bizim cevherlerimiz kaliteli değil, bu nedenle iyileştirmek için bu yöntemi geliştirmişiz ve ortaya da bu çıkmış" demiş. Bizde ise durum daha farklı, Ceddimizi öven politikacılar, geleneksel üretim yöntemlerini yok etmek için ellerinden geleni yapmışlar. Bizler de kendi ellerimizle gidip onlara oy vermeye devam etmişiz. ama aynı zamandahep beraber övünmeye devam etmişiz. Hiç sorgulamadan ve aradaki çelişkiyi görmeden...
Günümüzde, geçmişte yapılan üretim kalitesine hala ulaşamadığımız söylemi, kulağa hoş gelen bir hikayeden ibarettir, sadece o kadar. Ancak dersiniz ki, "ben eski yöntemlerle, gelenksel yöntemlerle yapılan işlerdeki ruhu seviyorum" o zaman bu bir tercih ifade eder ve kimseye söz düşmez. Balıkçılıkta da böyledir örneğin, 200 TL harcar eli boş dönersiniz ama mutlu olursunuz veya 200TL verir 1KG balık yakalarsınız aynı balığı 20TL ye alabileceğiniz halde, ama sizi mutlu eder parasal karşılığı yoktur. örnekler çoğaltılabilir.
Modern dünyanın ürettiği çelikler, bilimsel kazanımlar, deneyler ve belli bir birikimin ışığı altında üretilir. Sadece üretilmekle kalmaz sürekli geri dönüş alınır ve gerektikçe düzeltmeler yapılır, tam hedefi tutturursunuz. Dövme işi nostaljiktir, geçmişe bir penceredir yapmak isteyene veya yapana büyük haz verir ve parasal karşılığı yoktur. Tıpkı balıkçılık gibi. Kişisel olarak en sevdiğim üretim tarzıdır. Olanağım olsa başka hiç bir yöntem kullanmak istemem. Ama sırf sizin seviyor olmanız bir üretim tarzını diğerine üstün kılmaz. objektif değerlendirme, her ikisinin de  eğri ve doğru yönlerini ortaya koymak gerekir. Gelenksel malzeme ve teknik kullanarak paslanmaz bir bıçak yapamayacağınız gibi modern teknikler kullanarak bir kılıcın bezemesini de yapamazsınız veya yapmamalısınız. Kişisel yorumum budur.
« Son Düzenleme: 11 Mayıs 2013, 22:07:11 Gönderen: sefaçabuk »

deserteagle

  • Eylem Cengiz, 49
  • *****
  • 9533
  • Meslek: elektronik ve hab. müh.
  • Yer: İstanbul, Kırklareli
Ynt: sürbısa marka bıçaklar??
« Yanıtla #42 : 11 Mayıs 2013, 21:21:56 »
Aynen katılıyorum.  8)
Barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar
Namık Kemal
Instagram'da ben

puukko

  • ***
  • 166
  • Meslek: İnsaat muhendisi
  • Yer: Özgür / Bursa
Ynt: sürbısa marka bıçaklar??
« Yanıtla #43 : 11 Mayıs 2013, 23:13:45 »
Yazacaklarımı saklı tutuyorum dedikten sonra konu almış başını gitmiş, bari daha başka bir evrime girmeden içimdekileri söyleyeyim  ;) ...
Yazınızı bekleyenlerde biriydim ama öncesinde ben biraz konuyu karıştırdım sanırım  O:-)

Yazdıklarınız çok aydınlatıcı, karşı çıkılacak bir yönü yok diye düşünüyorum.


Ynt: sürbısa marka bıçaklar??
« Yanıtla #44 : 11 Mayıs 2013, 23:48:05 »
Bu başlık altına yazacaklarımı saklı tutuyorum, nostaljik ve geleneksel üretim yöntemleriyle bilimsellik zaman zaman birbiriyle kıyaslanmış ve ilginç şekilde "kalite" yönünde yargı oluşturulmuş. Bunu biraz açmak lazım.
Sefa Hocam bu konudaki yorumunuzu merakla bekliyorum.

Bir süre önce bölgeyi gezmiştik arkadaşlar ile, doğa, tarih, yemekler her şey çok güzel ama, Sürmenedeki bıçakçı dükkanlarındaki fiyatları ben çok yüksek buldum,

Elbette fiyat göreceli bir kavram, ve ustaların günlerce uğraşarak, tasarlayarak yaptıkları ürünlerin fiyatlandırılması, aslında zor bir konu buna yorumum yok,

Ama aynı  üründen 100lerce veya binlerce piyasa sürüldüğünde, elle de yapılsa, fabrikasyon tipi/seri üretim ürün olmuş oluyor ve bence bu tip ürünlerde rayicin belli limitlerde olması gerek diye dusunuyorum.

Aslında her şey elle yapılıyor, kişisel tasarım, uğraş gerektiren ürünlerde ilave bir tanım gerekli sanki.
Kişisel olarak, yüzlerce-binlerce yapılan ve sıradan üretilen herhangi bir şeye el yapımı demek pek içimden gelmiyor doğrusu. İşin her kademesinde içine sinme durumu değil de "siparişi yetiştirme" duygusunun olduğu her tür iş el yapımı olmaktan çıkıp "elle seri üretim" mantığına bürünüp gider. Aynı bıçaktan çok kısa sürede yüz tane yapıyorsanız burada zaten bir özgünlükten söz edemeyiz. Fiyat olarak zaten bu tür ürünler genellikle ucuzdur, öyle de olması gerekir mi gerekmez mi o da artık alıp satana kalmış bir durum.
« Son Düzenleme: 12 Mayıs 2013, 00:08:44 Gönderen: sefaçabuk »

Ynt: sürbısa marka bıçaklar??
« Yanıtla #45 : 11 Mayıs 2013, 23:48:56 »
Ertesi gün ve sonraki günlerde basın ve halk arasındaki günlük konuşmalarda gündem bu, "Adamı Amerikalılar kapacakmış, biz kıymetini bilmiyoruz..Adam bulmuş ama örtbas etmeye çalışıyorlar..." türünden sürüp gitti. Zaman içerisinde azalsa da satır aralarında hep konuya barmak basıldı. Çok daha sonra söylentiler biraz daha evrildi "Amerikaya götürmüşler, ilacı yapmış fırsatı kaçırdık..." o zamandan şimdiye 30 yılı geçmiştir son durum nedir bilmem.
    Sefa Ustam hakikaten bende merak etmişimdir bu doktorun akıbeti ne olmuştur diye. Ben de Almanyaya giti diye hatırlıyorum.

Ynt: sürbısa marka bıçaklar??
« Yanıtla #46 : 11 Mayıs 2013, 23:52:59 »
Yazıyı yazdıktan sonra Marmariste olduğunu öğrendim, ne kadar doğrudur İnternetin yalancısıyım.

BAM_35

  • ***
  • 589
  • Murat ARIKUT
    • ma | d tasarım ve danışmanlık (sadece iletişim bilgileri)
  • Meslek: Endüstri Ürünleri Tasarımcısı
  • Yer: İzmir, Konak
Ynt: sürbısa marka bıçaklar??
« Yanıtla #47 : 01 Temmuz 2013, 15:22:59 »
Çok özlemişim, akıllarınıza, ellerinize sağlık.
Sabır bittiğini düşündüğümüz yerde başlar...
Ve bireylere verdiğimiz değerle ters orantılı olabilir ;)

turgut aydemir

  • *
  • 449
  • Meslek: bıçak ımalatı
  • Yer: bursa
Ynt: sürbısa marka bıçaklar??
« Yanıtla #48 : 01 Temmuz 2013, 16:08:34 »
Yazacaklarımı saklı tutuyorum dedikten sonra konu almış başını gitmiş, bari daha başka bir evrime girmeden içimdekileri söyleyeyim  ;)
Yıllar önce sanıyorum TRT de bir haber yayınlandı " Bir Türk doktor kansere çare buldu" diye. Habere göre, Ziya Özel adında bir doktor Zakkum (Nerium oleander) bitkisinden bir ilaç yapmış ve bu ilaç kanseri tedvi ediyormuş. Haberin ve söylentilerin ardından televizyonda bir açık oturum düzenlenmişti. Oturuma, Dr. Ziya Özel, Prof. Dr. Nusret Fişek ve ismini şu anda hatırlayamadığım bir Avukat katılmıştı. Oturumdan aklımda kalan tek şey şuydu, Nusret Fişek soruyor " Beyefendi, biz biliyoruz ki Nerium oleander aslında bir zehirdir ve eğer insan verirseniz öldürür. siz ne yaptınız da bu zehiri izole ederek maddeyi ilaç formuna getirdiniz" Ziya Özel geçiştirmeye çalışıyor, öte yandan avukat ateşli " zaten bunu bir yabancı yapsa bu kadar sorgulamazdınız ve hemen kabul ederdiniz, ne zaman bu vatanın bir evladı bir şey yapsa etmediğinizi bırakmıyorsunuz vs. vs..." Nusret fişek " ben ıspatlanmış bilimsel bir doğruyu kabul ederim, alanım Biyokimya. Bir ilacın ilaç olabilmesi için kimyasal yapısının bilinmesi gerekir. Bu da yetmez etkilerinin iyice araştırılması, sonuçlarının gözlenmesi ve denenmesi gerekir. Ancak bunların sonrasında işe yarıyorsa ilaç sınıfına girer. Siz de bu konuda neler yaptıysanız duymak isterim, bana ıspatlayın kabul edeyim "diyor. Karşı taraftan yine ikna edici bir yanıt yok ama avukat yine hararetli "Bunu bir Türk yaptığı için böyle yapıyorsunuz, kıskançlığınızdan...." diyerek oturum devam etti ve bitti. Ertesi gün ve sonraki günlerde basın ve halk arasındaki günlük konuşmalarda gündem bu, "Adamı Amerikalılar kapacakmış, biz kıymetini bilmiyoruz..Adam bulmuş ama örtbas etmeye çalışıyorlar..." türünden sürüp gitti. Zaman içerisinde azalsa da satır aralarında hep konuya barmak basıldı. Çok daha sonra söylentiler biraz daha evrildi "Amerikaya götürmüşler, ilacı yapmış fırsatı kaçırdık..." o zamandan şimdiye 30 yılı geçmiştir son durum nedir bilmem.
Carl Sagan' ın "Karanlıkta Mum Işığı" diye bir kitabı var, okuyanlar bilir kitapta bir çok yerde geçer, "Bilimsel temeli olmayan, hoşa giden popüler söylentiler, bilimsel doğruların önüne geçer daha çok ilgi çeker"  der. İşte size yakın zamandan son örnek "Maya takvimi" veya uzaylı, UFO söylenceleri.
Çağdaş Metalurji ve günümüz teknolojisi ışığı altında çelikle ilgili bilimeyen neredeyse kalmamıştır. Bu konuda yapılabileceklerin hepsi olmasa da büyük bir kısmı yapılmış veya yapılmakta. Geçmişte yapılanlarla ilgili ise, bilinmeyen neredeyse kalmamıştır. Hala nedeni bilinmeyen ve geçmişte olduğu söylenen teknik ve yöntemler ise genellikle efsaneye ve popüler söyleme dayalıdır. Söylenen konular, genellikle ıspatı mümkün konular dışına çıkar ve efsane halini alır. Kimse de çıkıp bunun doğruluğunu tartışmaz veya tartışıldığında tepki gösterir. Çünkü bu efsaneler genel olarak bizi yüceltici ve gururumuzu okşayıcı şeylerdir. Bir söz vardır "en tehlikeli yalan, kendinizi de inandırdığınız yalandır" diye, çünkü bu sizi ileriye götürmez.
Japonlardan örnek veriyoruz ama Japonların geleneklerini devam ettirmeleri, onların geçmişe olan saygılarının bir yansıması. Kimse geçmişe takılıp "en iyisi bizim yaptığımız" dememiş. "Bizim cevherlerimiz kaliteli değil, bu nedenle iyileştirmek için bu yöntemi geliştirmişiz ve ortaya da bu çıkmış" demiş. Bizde ise durum daha farklı, Ceddimizi öven politikacılar, geleneksel üretim yöntemlerini yok etmek için ellerinden geleni yapmışlar. Bizler de kendi ellerimizle gidip onlara oy vermeye devam etmişiz. ama aynı zamandahep beraber övünmeye devam etmişiz. Hiç sorgulamadan ve aradaki çelişkiyi görmeden...
Günümüzde, geçmişte yapılan üretim kalitesine hala ulaşamadığımız söylemi, kulağa hoş gelen bir hikayeden ibarettir, sadece o kadar. Ancak dersiniz ki, "ben eski yöntemlerle, gelenksel yöntemlerle yapılan işlerdeki ruhu seviyorum" o zaman bu bir tercih ifade eder ve kimseye söz düşmez. Balıkçılıkta da böyledir örneğin, 200 TL harcar eli boş dönersiniz ama mutlu olursunuz veya 200TL verir 1KG balık yakalarsınız aynı balığı 20TL ye alabileceğiniz halde, ama sizi mutlu eder parasal karşılığı yoktur. örnekler çoğaltılabilir.
Modern dünyanın ürettiği çelikler, bilimsel kazanımlar, deneyler ve belli bir birikimin ışığı altında üretilir. Sadece üretilmekle kalmaz sürekli geri dönüş alınır ve gerektikçe düzeltmeler yapılır, tam hedefi tutturursunuz. Dövme işi nostaljiktir, geçmişe bir penceredir yapmak isteyene veya yapana büyük haz verir ve parasal karşılığı yoktur. Tıpkı balıkçılık gibi. Kişisel olarak en sevdiğim üretim tarzıdır. Olanağım olsa başka hiç bir yöntem kullanmak istemem. Ama sırf sizin seviyor olmanız bir üretim tarzını diğerine üstün kılmaz. objektif değerlendirme, her ikisinin de  eğri ve doğru yönlerini ortaya koymak gerekir. Gelenksel malzeme ve teknik kullanarak paslanmaz bir bıçak yapamayacağınız gibi modern teknikler kullanarak bir kılıcın bezemesini de yapamazsınız veya yapmamalısınız. Kişisel yorumum budur.
:-X    +10

sedatkolleksiyon

  • ***
  • 200
  • Meslek: bobinajcı-bıçakcı 1969
  • Yer: Antalya
Ynt: sürbısa marka bıçaklar??
« Yanıtla #49 : 01 Temmuz 2013, 16:52:08 »
merhaba.sürmene bıçaklarının eski ustalar tarafından elde yapılanları çok iyi bıçaklardır.bileme kıvamları çok iyi ayarlanmıştır.ama yeni ticari olan sürbisa filan çok kılağı bırakıyor ağız yakalamak biraz daha dikkat gerektiriyor.
bıçak,çelik,takım gibi vb.birçok konudaki katkı ve dayanışmadan dolayı bıçak sanatı.com'u tebrik ederim.