Bir arkadaşımdan dinlemiştim. Çevremdeki arkadaşlarımın çoğu avcı. ikinci ağızdan anlatacağım bu hikaye de bir avcı hikayesi.
Uzak bir av yöresinde, ava gidebilmek için yerel arkadaşlara (rehberlere) ihtiyaç var. işte hikayemizin kahramanı o arkadaşlardan biri. Şehirli arkadaşlar o yöreye ava gider, av biter akşam kamp ateşinde sohbetler başlar. Konu bıçaklara gelince şehirli arkadaşlar tek tek bıçaklarını çıkarır, hepsi de tanınmış markaların pahalı bıçakları. Yerel rehber arkadaş da kendi bıçağını çıkarır "Benim ki de bu" der. Çeliği yer yer paslanmış paslanmayan yerleri de nispeten kara çelik bir bıçaktır. Deneylere girişler o kaba bıçak, tüm o marka bıçakların çeliğini, keskinliğinden bir nebze kaybetmeden tabiri caizse çenter.
Buradan çıkartılacak sonuç şu: Bıçağın zımparası, finisajı, süsü püsü pek önemli değil. Önemli olan çeliğin kalitesi. Ama eğer o kaliteli çelik, bir de güzel bir işçilikle taçlandırılmışsa, işte o bıçağa değer biçmek zor.
Benim tevsiyem şu. Kolay olan bıçağı güzelmiş gibi göstermek. Asıl zor olan bir çeliği bıçak yapmak. O yüzden su verme işlemine gereğinden fazla özen gösterin.