Silah olarak değerlendirirsek, Japonların o kılıçlarla kendi adaları dışına göz dikmemiş olması dünya için büyük şans olmuş.
Aralarındaki en önemli fark, longsword neredeyse seri üretim, katana Emre hocamın da söylediği gibi optimize süreçlerle üretilen bir sanat eseri.
Durumun temelinde herşeyde olduğu gibi ekonomi var: Avrupa'da herkesin belinde kılıç varken, Japonya'da kılıç taşımak belli bir zümrenin elindeydi.
O yüzden, pazar ekonomisi anlamında longsword çok sayıda üretilmek zorundaydı ve üretim sürecinin mümkün olduğunca hızlı ve verimli olması yeterliydi. Orta kalite malın çok çabuk satılabildiği, yolların ve ticaret yollarının üretim-satış sürecini hızlandırdığı bir ortamdı longsword Avrupa'sı. Longsword sahibi çoğunlukla kılıcı yapılmışlar içinden beğenerek alırdı.
Katana çok kısıtlı bir talep eğrisinin olduğu, kalitenin satış şansını artırdığı bir ortamda üretiliyordu. Katananın sahibi üreticisini şahsen tanır, kılıç kişiye özel ölçülerde yapılırdı.
Şahsen, longsword tasarımı bana hoş gelmiyor. Kullanımı saplama üzerine olan bir tasarım için bile.
13. Savaşçı filminde Ahmad ibn Fadlan (Antonio Banderas) eline Vikinglerin uzun kılıçlarından birini alınca ilk iş köyün demircisine gidip eğim verdirip palaya çevirtmişti. Koca sinemada o sessizlikte "hah lan!" diyerek yanımdakileri iyi güldürmüştüm.

O sahne:
http://www.youtube.com/watch?v=5ECzAm8vCh4