Selim hocam bahsetmek istediğim şey zenginlik
sonucu süslemeye ulaşabilmek değil. Zenginliğe
rağmen statü gereği altın süslemeye ulaşamamak.
Paşa her ne kadar zengin olsa da umuma açık
olan sanat eserinde belli bir sınırda kalması.
Örnek olarak paşaların yaptırdığı camilerde
çinilerin sınırlı olarak kullanılması. Çok çok zengin
paşalar dahi süslemede sınırlı tutmuşlar işi.
Yazılı ya da yazılı olmayan bu kaide kılıçta da
olması muhtemel. Çünkü insanlar süslü kılıçları
beline takıp merasimlere katılıyorlar.
Bu kılıçların çoğu tören kılıcı, bu da umuma açık
demektir. Herkesin sınırı belli. Bu şehzadelerin
sakal bırakamaması gibi birşey.
Bu arada diğer altın süslemeli kılıcın fotografı varmış.
Müsadenizle ekleyeyim.

Resimdeki beyefendiye hediye edilmiş.
Hakikaten üst klasman bir İstanbul işi.
Kırım savaşı esnasında Ruslar Kars’a da
saldırmışlar. Kars’ta müthiş bir savunma
gerçekleşmiş. General Williams da İngiliz
gözlemci Kars’ta. Zaferin sonunda Kars,
gazi ünvanı almış. Sultan Abdülmecid komutanları
bayağı ödüllendirmiş. Williams’a da bu kılıcı
hediye etmiş. Ayrıca Kraliçe de Kars Baroneti
ünvanını vermiş Williams’a. Hatta Ottowa’da
bir kasabaya Kars ismi verilmiş.
Yakutiye’de ki kılıç da


Siperlik İran tarzına yakın. İmza attıkları logo
kakmada sanırım Hasbunallah yazıyor, net
okuyamadım diğer tarafta da kelime-i tevhid.
Yalmanlıya göre kısa bir kılıçtı. Tam olarak şimşir
boyutlarında. Bendeki de aptallık. Bu güne kadar
hiç bir kılıcın boyunu ölçmedim.
Yalmanlıda bazen sırt kısmı ‘T’ kesitli
Bazen de şimşir gibi düz kesitliler var.
Bu kılıç da ‘T’ kesitli ve üst kısım da süslemeli.
İşin kötü tarafı hiç bir şekilde standart yok.
Tamamen bir usta yorumu işi. Hiç bir şekilde
tasnif yapamıyorum. Bu erken dönem
bu geç dönem özelliği diyemiyorum.
Süslemeler olmasa nereye ait olduğu
konusunda hiç bir fikrim olamaz. Eğer yapabilen
varsa iki kelime dahi paylaşırsa sevinirim.
Bu sorun Doğu’nun sanat ve zanaat ayrımı
sorunuyla aynı yerden doğuyor.