Nefis bilgiler vermişsiniz,ilerleyen yıllarda benimde yapmak istediğim şeylerden biride Osmanlı yayıdır.Bu bilgiler bana yol gösterecek kadar önemli.
Elinize ,gönlünüze sağlık.Teşekkürler.
xx
Çok teşekküler sağolun. Yay yapan ustalarımızın artması en önemli isteğimiz.
Bu Harika paylaşım icin teşekkürü borç bilirim ustad. Arkadaşların da belirttiği gibi bende Türk yaylarının yapım sırlarını kaybettiğimizi ve su an yeniden derlemeye çalıştığımızı ama hala Türk yaylarının bir çok detayına vakıf olamadığımızı yetkili ağızlardan duymuştum hatta birden fazla rivayette ise damascus çeliklerinin de sekil olarak yapılabildiğini ama hala o gücünden uzak olduğunu duymuştum. Yanlışlarım varsa düzeltmekten lütfen çekinmeyiniz
ben paylaşımınızı çok beğendim ve formumuzda böyle işin iç yüzünü bilen anlayan anlatan birisi olduğu icin gerçekten çok sevindim. Bu konu acayip ilgimi çeken bir konu anlatamam. Ama maalesef atesli silahların yaygınlaşması ile ne yay ne kılıç ne Çelik... 5000 yıllık birikimlerimiz elimizden kayıp yitmiş
bu çok ama çok üzücü bir durum ve bu benim çok ağırıma gidiyor. Dünyada en iyi kılıç kullanan milletken gel zaman git zaman, kılıç kullanma tekniklerini unutmuşuz:( insallah içimizden çıkacak değerli insanlarla yeniden bu sanatlarımızı tekniklerimizi bulup geliştirebiliriz
Savaş sanatları ile ilgili en muzdarip olduğumuz konu günümüze ulaşan eser sayısının azlığı. Malumunuz ecdadımız herşeyi not alıp yazıya dökmüş kitap haline getirip bilginin aktarımını sağlamış. Ancak ok-yay-kılıç vb gibi konular pek yazıya dökülmemiş. Bunu asıl sebebininde askeri teknolojinin saklı kalması olduğunu düşünüyorum. Günümüzde de aynı şey geçerli aslında. Çoğu bilgi usta-çırak ilişkisiyle öğrenilmiş ve bir yerde kesintiye uğramış.
Aslında bu konularda Memlüklerin furussiya kitapları mevcut. Başlangıçta basit birer süvari eğitim kitaçığı şeklinde ortaya çıktılar. Sonrasında konular gelişerek bugünün talimname benzeri savaş ve savaş silahları kitapları yazılmaya başlandı. Mevcut tarihimiz Osmanlı üzerine yoğunlaşmış olsa da tek ecdadımız Osmanlı değil.
Bu konuda eğitim kitabı eksiğine şu şekilde yaklaşmak isterim. Ortaçağın neredeyse tamamında ve hatta yeni çağın başlarında halk / köylü ordularını görmekteyiz. Esasında bizim tımar sistemimiz Hz. Ömer'in kurduğu sistemin birebir aynısı. O da yanlış hatırlamıyorsam Bizans-Doğu Roma sisteminden esinleniyor. Bu sistemin benzerleri ortaçağda neredeyse bütün Avrasya'da gördüğümüz yegane asker yetiştirme sistemidir.
Ordunun büyük kısmı toprak işletme hakkına sahip olan çiftçi ve köylülerden kurulmuştur. Haliyle burada profosyonel bir askerlik hizmeti yok. Sadece gidilen seferler ve alınabilirse ganimetler var.Bu askerlerin askerlik eğitimi temel bazı bilgiler ve onları yetiştiren tımar sahibinin bilgisi ile sınırlı. Elbette sefer esnasında öğrenilebilecek şeyler de var. Neticede değişmeyen şey ordunun çiftçi veya köylü olduğu.
Bu dönemde profoyonel askerlik yapan veya savaşçı olarak yetiştirilen insanlar var elbette. Bunların çoğunluğu hükümdar muhafızı (örnek verilirse Anadolu'ya hatta Hazar'a kadar ulaşmış İskandinav muhafızları-Huskarllar ,Yeniçeriler vs) , paralı askerler tarihin neredeyse her döneminde mevcut olan sadece kendilerine savaşan askerler (Cenevizli arbaletçiler , özgür süvariler vs) ve doğuştan askerlik hizmeti ile yükümlü olan feodaller (şövalyeler , tımar beyleri vs.)
İkinci grubun -yani savaşçı ve asker olarak yetişen grup- eğitiminin ve donanımın yüksek seviyede olduğu
su götürmez. Bu nedenle daha resmi bir eğitime ihtiyaç duyuyorlardı. Bu ölçekte Avrupa el yazması kılıç talimnamelerinin genellikle büyük şövalyelere ve prenslere sunulması onların kütüphanelerinden çıkması bu tzi doğruluyor. Memlükler profosyonel askerlik hizmeti veriyordu.Bu nedenle ellerinde bu ve benzeri eğitim materyalleri olması doğal. Osmanlı ordusunun ağırlığı sipahi idi sonrasında ateşli silah kullanımının yaygınlaşması ile Yeniçerinin ve kapukullarının sayısı arttı. Önlerinde dengeleyici bir güç olmayınca tek silahlı kuvvet olan yeniçeriler 17. yy sonrasında bugünün tabiri ile darbe yaparak yönetimi değiştirmeye başladılar.
Askeri teknoloji her daim saklı tutulmaya çalışılmıştır.O nedenle günümüzde mit ile gerçek ayırımı tam net yapılamamakta efsane ve gerçek birbirine karışmaktadır. Yine de kaynak taraması olarak farklı kaynaklara Orta Asya'ya Çin'e ve Hindistan'a kadar gitmek lazım. Esasında bu konu çok teferruatlı bir konu ama Gabor Agoston gibi son dönem askeri tarihçiler çok farklı detayları ortaya koyabilmeye başladılar.
Dımışki hakkında ise forumda çok fazla konu var.Esasında Orta Asya pota çeliği , wootz ve bulat hepsi birbirine benzeyen çelikler.Arasında ki farkları ortaya koyan yegane araştırmacı Anna M. Feuerbach.
Bize anlatılan öğretici tarih maalesef çok fazla şey içermiyor. O nedenle farklı coğrafyaların içine girmek , araştırmak lazım. Napolyon'un şuna benzer bir sözü var: Tarih yalnızca üzerinde uzlaşılmış hikayeleri anlatır. Neyse İnş'Allah ileride daha farklı bir konuyla bu şeyleri biraz daha irdelemek istiyorum.