> Yilmaz Ozdil, Hurriyet 31/1/2010
>
> Bindik bi alamete...
>
>
> *Aslında her şey, "Londra gibiyiz" ayaklarıyla başladı. Çift katlı
> otobüs getirdiler... Ama küçük bi pürüz vardı. Çift katlılar, Londra'da
> soldan gidiyor, duraklar solda, dolayısıyla kapıları da soldaydı. Bizde
> sağdan gidecek, duraklar da sağda... Estetik ameliyat yaptılar, soldaki
> kapıları söküp, sağa taktılar.
>
> Oldu sana Londra.*
>
> *
>
> Sonra sevdiler bu estetik ameliyat işini... *"Metro yapamadık, metroymuş
> gibi yapalım"* dediler. Yolun ortasına yol yaptılar. Durakları da yolun
> ortasına yaptıkları yolun ortasına koydular. Ama küçük bi pürüz vardı...
> Çift katlıların kapısını soldan sağa aldıkları için, yolun ortasına
> koydukları duraklar, çift katlıların solunda kaldı iyi mi... İndirme
> bindirmeye yanaşamıyor! *"Londra değil miyiz kardeşim"* dedi biri...
> E Londra'yız... Haaadi
> bakalım, çift katlıları yolun sağından değil, solundan götürmeye
> başladılar.
> Oldu sana tam Londra.
>
> *
>
> Ama küçük bi pürüz vardı... Bizim raysız metro, tek hat üzerinde güzel
> güzel gidiyor ama, sadece gidiyor, gelemiyor. Yol bitince, kafayı
> asansörün kapısına kaptırmış gibi, sıkışıp kalıyor, dönemiyor. Böylece,
> hattın başladığı ve bittiği yere U dönüşü için yer yapmayı unuttukları
> anlaşıldı! Düşündüler, taşındılar, zabıtaları devreye soktular. Pazarda
> domates kontrolü yapması gereken zabıtalar, E5'e fırladı, el kol
> işaretleriyle trafiği durdurup, balina kadar metrobüsleri E5'e çıkardı,
> geniş bir kavisle, tekrardan hatta sokmaya başladı.
>
> *
>
> Ama küçük bi pürüz vardı... Trafik sıkışıklığına çözüm olarak icat
> edilen metrobüsler, zabıta marifetiyle yoldan çıkıp tekrar yola girme
> manevraları sırasında trafiği hiç olmadığı kadar felç etmeye başlamıştı.
> Düşündüler, taşındılar, trafik sıkışıklığına çözüm olarak icat ettikleri
> metrobüsleri, trafiğin yoğun olduğu saatlerde seferden çektiler! Hava
> kararıp el ayak çekilince trafik rahatlıyor, bunlar da metrobüsleri
> yeniden sefere koyuyordu. Koyuyordu da... Sokakta kimse kalmadığı için,
> metrobüsler boş gidip geliyordu. Baktılar olacak gibi değil, E5'in
> ortasına, uçandaire gibi havada duran U dönüşü yerleri yaptılar.
>
> *
>
> Ama küçük bi pürüz vardı... U dönüşünü geç de olsa akıl etmişler, yolun
> ortasına koydukları duraklara insanların nasıl geleceğini
> düşünmemişlerdi. Metrobüs şakır şakır gidip geliyor,
> ahali uzaktan seyrediyor, E5'in ortasına yaptıkları yolun ortasına
> koydukları durağa gidemiyor! *Üstgeçitler yapalım"* dedi biri...
> Alkışladılar.
>
> *
>
> Ama küçük bi pürüz vardı... Öyle titiz bir planlama yapılmıştı ki,
> Hollanda'dan apar topar kiraladıkları otobüslerin durak levhalarını
> sökmeyi unutmuşlardı. Kiminde Utrech yazıyordu, kiminde Eindhoven!
> Üstelik, sanki bizde şoför yokmuş gibi, otobüslerle birlikte Hollandalı
> şoförleri de kiralamışlardı... Ve, adamlar *"Birader nereye gidiyor bu?"
> diye *sorulduğunda, *"Ben anlamiyo Turkce"* cevabını veriyordu. Deneme
> yanılma yöntemiyle, Eindhoven'e binersen, Cevizlibağ'a, Utrech'e
> binersen, Topkapı'ya
> gideceğin anlaşıldı.
>
> *
>
> Yaptıkları işi çok beğendikleri için, hattı
> uzattılar, köprüyü geçip, *"asrın projesi"* dedikleri metrobüsü,
> Anadolu'ya da götürmeye karar verdiler.
>
> *
>
> Ama küçük bi pürüz vardı... Tanesini 1.5 milyon Eurocuğa aldıkları 70
> tane otobüs, düz yolda gidiyor, yokuşta gidemiyordu! Kadıköy'den
> binenler, şoförün *"Beyler bi el atalım"* anonsuyla köprü yokuşunda
> iniyor, ittiriyor, düze çıkınca, tekrar biniyordu. Düşündüler,
> taşındılar, tanesini 1.5 milyon Eurocuğa aldıkları 70 otobüsü, düz
> yerlerde, bildiğin körüklü otobüsleri yokuşta kullanmaya başladılar.
>
> *
>
> Ama küçük bi pürüz vardı... Yağmur yağdı, metrobüs hattı Dicle Nehri'ne
> döndü. Kayık çalışıyor, otobüs çalışmıyor. Çünkü, yolun ortasına
> yaptıkları yolu, 5 santim aşağı yapmışlardı. Seferleri durdurup, asfaltı
> yükselttiler. Bu sefer kar yağdı... Muhallebici-mimar belediye
> başkanımızın yaptığı asfalt, sütlaca döndü. Seferleri durdurup,
> çukurları tamir etmeye başladılar. Bu sefer ahali isyan etti. Bölüm
> bölüm kapatıp, çift yönlü yolun tek yönünü çalıştırmaya başladılar. Bu
> sefer, zaten ters yön kullanan şoförlerin, iyice nevri döndü. Sağdan mı
> gidiyorduk soldan mı filan derken, tek hat üzerinde kafa kafaya
> vuruşmaya başladılar. Yaralananlar oldu. Nasıl becerdiler bilmiyorum, iş
> makinesi metrobüse çarptı, ölenler oldu. Tamirat bitti, kalan sağlarla
> devam etti.
>
> *
>
> Ama küçük bi pürüz vardı... *"Asrın projesi"* denilen hadise, muhteşem
> hesap kitap nedeniyle *"asrın maliyeti"*ni yaratmıştı. Düşündüler,
> taşındılar, milleti rahatlatmak için yaptıkları metrobüse, zam yaptılar.
> Ama küçük bi pürüz vardı... Bu işi de yüzlerine gözlerine
> bulaştırmışlardı. Metrobüs, mahkeme duvarına tosladı. Badem bıyıklı
> olmadığı anlaşılan hâkim, çıktı,
> *"Bu zammı yapamazsın"* dedi. Çünkü, mimariye, mühendisliğe aykırı olduğu
> gibi, hukuka da aykırıydı.
>
> *
>
> Netice itibariyle...
>
> Macera devam ediyor.
>
> Bindik bu arkadaşlarla bi alamete, küçük bi pürüz var, kıyametten
> yırtmak için U dönüşü yapacak yerimiz yok!