motosiklet kullanmak,binicilik, avcılık,dağcılık, atıcılık, okçuluk, dövüş sanatları vb. survival hadiselerle ilgilenmek,bir nebze olsun testosteron seviyesiyle açıklanabilen bişeymiş gibi geliyor bana. bir erkeği iyi bir binici, kahraman bir savaşçı, rekortmen bir atlet yapan hormonumuz...
fakat hobi olayı başka. bu konuda benimsediğim görüşü aklımda kaldığı kadarıyla çok kabaca yazmak isterim müsadenizle;
insan olarak dünyadaki maceramızın temel amacı, içimizdeki kötülüklerden kurtulup, özgür irademizle seçimlerimizi iyiden yana kullanmak, olgunlaşmak "insan-ı kamil" olmaktır. Bu yolculuğun sonuna Sufizm'de Fenafillah, Budizm'de Nirvana denir. Buna ulaşabilen nadir insanlara da ermiş deriz.
bu amaç doğrultusunda ilerlememize yardımcı olan bir de görevimiz vardır. bu hayati görevi rahtlıkla yerine getirebilmemiz için ise benzersiz özellik ve yeteneklerle donatılmış bir halde hayata başlarız. Fakaaat çok azımız, hayat akıp giderken bu görevimizin farkına varırız, daha azımız yeteneklerimizi keşfederiz, çok çok daha azımız ise bu görevimizi meslek ediniriz ve bu yeteneklerimizi mesleklerimizde kullanarak hayatımızı kazanırız.
sonuncusu yani, şanslı azınlıktan iseniz işinizi yaparken asla yorulmaz, sıkılmaz ve yılmazsınız. bilakis işiniz sizin tutkunuz olur, çalışırken huzurlu ve mutlu olursunuz, işe gitmek için yatağınızdan fırlayarak kalkar heyecanla işinize koşarsınız, genelde işe gittiğiniz gün değil öbür gün yada birkaç gün sonra eve gelirsiniz. dolayısıyla başarı kaçınılmaz olur. işte dünyamızın kaderini, tarihin akışını değiştiren sanatçılar ve bilim adamları bu azınlıktandır.
hobilerle ne ilgisi var ;
hayattaki görevini ve yeteneklerini keşfetme yolunda ilerleyen ve daima bir arayış içinde olan fakat hayatını kazanmak için çok başka işler yapan insanlar, keşfettikleri yetenekleri doğrultusunda hobiler edinirler. hobileriyle meşgul oldukça içlerindeki boşluğu biraz olsun doldurur, huzur bulurlar. neticesinde de hobilerini severler hobidaşlarını ise önyargısız, kayıtsız şartsız severler....
selamlar......