Bıçak Sanatı - Forum
Konu Dışı => Genel Muhabbet => Konuyu başlatan: Berke Boyacı - 23 Ağustos 2010, 20:19:05
-
Arılar Tutuklayıp Hapsediyorlar
(http://www.populerbilgi.com/hayvanlar/ari/ari.jpg)
Kovandan bal çalmaya çalışan böcekler öldürülemezlerse tutuklanıp hapsediliyor.
Popüler bilim dergisi Nature'un internet sitesinde yayınlanan bir haber, balarılarının organize sosyal hayatlarına yeni bir boyut kazandırdı. Güney Afrika balarısını inceleyen bilim adamları arıların kovanlarını ve bal stoklarını asalaklardan korumak için akıllı bir çözümle donatıldıklarını ortaya çıkardılar.
Almanya'nın Martin Luther Üniversitesi'nden Peter Neumann ve meslektaşları 57 gün boyunca Güney Afrika'da yaşayan bal arılarını incelediler. Gördükleri karşısında oldukça şaşırdılar. Arılar kovanlarına tecavüz edip, ballarını çalan kovan asalağı bir tür böceği (Aethina tumida) yakalayıp hapsediyorlardı. Uyguladıkları hapsetme politikası sayesinde asalakların kovana zarar vermesini başarılı bir şekilde önlemiş oluyorlar. Tecavüzle birlikte tam bir takım çalışması sergileyen bal arıları, asalak böceklerin önce etrafını kuşatıyor, onları kovanın bir köşesine sıkıştırdıktan sonra, etraflarını hemen donan ağaç sütüyle çeviriyorlar. Bir süre sonra hapsedilen böcekler açlıktan ölüyorlar.
Arıların hırsızları hapsetmekten başka daha etkili bir savunmaları bulunmuyor. Neumann bunun nedenini şöyle açıklıyor: "bu kovan asalağı böcekler birer tank gibiler, kalın zırhları onları arıların öldürücü iğnelerine karşı koruyor". İşte bu nedenle arılar için düşmanlarını hapsetmek tek akıllı çözüm olarak kalıyor.
Eğer asalak böceklerin sayısı fazla ise, hapiste bir mahkum ayaklanması kaçınılmaz oluyor. Ancak gardiyan arılar kısa süreli de olsa bu kontrol sayesinde vakit kazanmış oluyorlar. Kraliçe arıyı "bir an önce kovanı terk etmemiz gerek" diye uyaran gardiyanlar, arı larvalarının güvenli nakline fırsat tanımış oluyorlar.
Arıların kovanlarını, ballarını ve larvalarını korumak için böyle akıllı bir çözümü kendi başlarına geliştirmiş oldukları tabii ki iddia edilemez. Şüphesiz bal üretmeyi ve o kusursuz petekleri sonsuz akıl ve güç sahibi Allah'tan gelen ilham ile yapabilen balarıları, düşmanla mücadelede de aynı Sonsuz Bilgi Kaynağı'ndan ilham almaktadırlar. İğnelerinin etkisiz kaldığı böyle zor bir durumda soylarının tükenmesi kaçınılmaz bir sondur, ama Yüce Allah'ın ilhamı ile hareket eden arılar uyguladıkları bu akıllı çözümle bu sorunu da çözmüş oluyorlar.
Alıntıdır: http://www.populerbilgi.com
-
...
Arıların kovanlarını, ballarını ve larvalarını korumak için böyle akıllı bir çözümü kendi başlarına geliştirmiş oldukları tabii ki iddia edilemez.
...
:-\
-
...
Arıların kovanlarını, ballarını ve larvalarını korumak için böyle akıllı bir çözümü kendi başlarına geliştirmiş oldukları tabii ki iddia edilemez.
...
:-\
Galiba körüm :D
-
Çok bilimsel bir yazıyı burada paylaştığın için teşekkürler Berke, basit bir doğa bilgisinden yapılan çıkarım da müthiş, bilim felsefesinin dini felsefe ile çorba oluşu ibretlik olmuş :D
-
Arıların kovanlarını, ballarını ve larvalarını korumak için böyle akıllı bir çözümü kendi başlarına geliştirmiş oldukları tabii ki iddia edilemez.
Nedenmiş idda edilemez miş? Arılar kaç yüz milyon yıldır dünya yüzeyinde evrim geçiriyorlar bir araştırsın arkadaşlar >:(
-
İddia edeni imkan olsa keserdik biçerdik demeye getirmiyordur tabii. Yoksa...
-
bence de yazının son kısmı biraz zorlayıcı olmuş... :o
"sonsuz akıl ve güç sahibi"nin işi gücü yok, arıların gardiyanlıkları ile mi uğraşacak? o sadece insanlara dikkat kesilmiş durumda, arıların olayı evrimdir. ;)
-
bence de yazının son kısmı biraz zorlayıcı olmuş... :o
"sonsuz akıl ve güç sahibi"nin işi gücü yok, arıların gardiyanlıkları ile mi uğraşacak? o sadece insanlara dikkat kesilmiş durumda, arıların olayı evrimdir. ;)
sonsuz akıl ve güç sahibinin
nelerle uğraşacağına dair kendisine vahiy gönderdiği bir forum üyemizin olması ne mutlu !
-
Bence forumda insanların inançları ile alakalı konularda yorum yapılırken daha dikkatli olunmalı. Bu forumu forum yapan insanların bıçakla alakalı ilgileri. Ortak payda bıçak.
Bıçak dışındaki diğer konulara fazla girilirse bu özellik ve birliktelik kaybolur gibi geliyor bana. Ayrıca diğer konularla alakalı insanların bilgi ve görüşlerini paylaşacağı birçok platform bulunurken bıçak konusunda böyle bir şansımız yok.
Bu forumu takip eden, seven birisi olarak bu konuda işin moderatörlere düştüğü kanaatindeyim. Forumu ortak ilgi alanımız çevresinde tutamazsak bizim milletin tartışma ve görüş bildirme usulleri nedeniyle internette binlercesi bulunan o çorbalardan bir farkı kalmayacak. Şahsım adına bu duruma da çok üzülürüm.
-
Doğru valla. Ben de yorum yaptım ama böyle hassas konulara gerçekten girmemek özellikle adımın yanında bir yerlerde moderatör yazıyorken belki de gerekli de...
Kendi adıma din, siyaset ve futbol gibi düşünce, inanç vs. farklılıkların olabileceği ve bunlara saygı duymak gereken konularda fikir beyan etmemek kararı aldım.
-
muharip arkadaşıma katılıyorum.
Teşekkür Eylem :)
-
bence de yazının son kısmı biraz zorlayıcı olmuş... :o
"sonsuz akıl ve güç sahibi"nin işi gücü yok, arıların gardiyanlıkları ile mi uğraşacak? o sadece insanlara dikkat kesilmiş durumda, arıların olayı evrimdir. ;)
sonsuz akıl ve güç sahibinin
nelerle uğraşacağına dair kendisine vahiy gönderdiği bir forum üyemizin olması ne mutlu !
O üye benmiyim :)
-
1- Forumumuzun "Genel muhabbet" bölümü her türlü konuda tartışma ve paylaşıma açıktır.
2- Forum moderatörlerimiz özel yetki ve haklara sahip değillerdir, forumda herkes basit bir üye olarak düşünülmelidir. Forumumuz kurulduğu günden beri üst-ast ilişkisine karşı durmuş, bu tip üst çıkma denemelerine tavrını göstermiştir.
3- Forumumuz özgürdür, demokratiktir, tarafsızdır. Herkes istediği her türlü fikri ve düşünceyi forumun uygun yerlerinde paylaşmak ve konuşmakta özgürdür. Sadece genel yasal sınırlamalar ve adab-ı muhaşeret forumda paylaşılanda sınırı belirler (örneğin uyuşturucu satımı forumumuzda yasaktır, ya da küfür etmek, ancak bunlar her kesin özgürlüğü için olan yasaklardır)
Bu açıdan Eylem arkadaşımızın siyaset, din, politika konusunda suskunluk kararını garipsiyorum. Burada her türlü fikrimizi paylaşamayacaksak nasıl uygar, çağdaş olabiliriz. Fikirlerin paylaşılması, tartışılması kadar doğal birşey yokken bundan neden bu kadar korkar olduk ülkemizde...
Konu bence hassas filan değil. Bilim doğayı sistematik anlamaya çalışan bir yöntemler birliğidir, ölçülebilir ve tekrarlanabilir olgular bilimin konusuna girer, aynı arıların davranışları gibi. Bilimsel bilgi gözlem ve deney üzerinden elde edilmiş bilgidir. Bu bilgi üzerinden yapılan çıkarım yine bilimsel yöntemlerle, doğrulanabilen ve yanlışlanabilen bir halde başka olgu ve çıkarımlarla birleştirilir. Bilimsel bilgi inancın konusu olan dogmalarla ilgilenmez, bu konuda ölçülebilir ve gözlenebilir bir veri olmadığı için inanç sistemleri üzerinde çıkarım da yapamaz.
Dini inanç tüm herşeyi en doğru şekilde tanımladığı, anlamlandırdığı tezi üzerinden işler. Bu sistem ne üzerinde tartışmayı kabul eder ne de değişebilir. Doğrulanamadığı gibi yanlışlanamayan bilgiler kümesini kanıt olarak sunar. Bu yüzden bu "idea"lar kişinin iç sorunsalı ile ilgilidir ve sadece kişiyi bağlar. Yani dini inanç kanıtlanamaz, yanlışlanamaz, bir dogmadır, ancak bilimsel teori kendi içinde yanlışlanabilir, gelişebilir, kanıtlanabilir nesnel bilgi ve çıkarımlardan oluşur. Bu yüzden dinsel dogma bilimsel bir gözlemin açıklanmasında kullanılamaz. Bunun adı da bilim olarak yutturulamaz.
Arıların davranışları üzerine yapılan bir deneyin sonuçlarının kırpılıp sonunda bir yaratıcı kuvvetin kanıtı gibi gösterilmesi en çok bilimsel emeğe yapılan bir saldırıdır. Bunun yanlış olduğunu söyleyenlere de "ama benim inançlarıma saldırıyorsun" demek, kusura bakmayın ama hiç de tutarlı bir davranış değildir.
İnanç sistemleri dünya üzerinde binlercedir, basit bir olgunun açıklaması dinsel açıdan bakılırsa dünya yüzünde binlerce değişik şekilde dinsel bakış açısıyla açıklanır. Arıları birisi Allah yaptı der, birisi Yahova, birisi Tao, bir başkası ise bir başka bişey yarattı diyecek. Dinsel açıdan arılara bakıp tartışmaya girişsek sonuç koca bir sıfır olur, çünkü din konuya dogmatik açıdan bakar, fikirlerde değişim olmaz, yanlışlanamaz. Bir arının davranışını ancak ve ancak onu dogmalardan sıyrılıp incelediğinizde anlamaya başlayabilirsiniz, yoksa dünya açıklanamaz bir koca bilinemez halinde, herşeyi şu yarattı bu yarattı diyerek gezinirsiniz. Tamam hadi o yarattı, iyi de o zaman bu koskoca beyini niye verdi bize. Bakıp bakıp, "açıklanacak bişey yok", gözlemek gereksiz", "aaa şu arılara bak naapıyorlar, yaratan pek güzel yaratmış" diyerek mi gezineceğiz illa ki? Arılardan bal elde etmeyi keşfeden ilk insan emin olun böyle düşünmemiştir.
-
bu konudaki ilk mesajımda bir parça ironi yapmak isterken şimdi "bu hamur çok su götürür" diyorum ve kenara çekiliyorum...
-
Bir arının davranışını ancak ve ancak onu dogmalardan sıyrılıp incelediğinizde anlamaya başlayabilirsiniz, yoksa dünya açıklanamaz bir koca bilinemez halinde, herşeyi şu yarattı bu yarattı diyerek gezinirsiniz. Tamam hadi o yarattı, iyi de o zaman bu koskoca beyini niye verdi bize. Bakıp bakıp, "açıklanacak bişey yok", gözlemek gereksiz", "aaa şu arılara bak naapıyorlar, yaratan pek güzel yaratmış" diyerek mi gezineceğiz illa ki? Arılardan bal elde etmeyi keşfeden ilk insan emin olun böyle düşünmemiştir.
+1
-
Forumumuzun özgürlüğüne, demokratlığına, tarafsızlığına hiçbir sözüm yoktur. Zaten bu niteliklerinden dolayı bu forumdayım.
Bu konuda yukarıda yazdığım ve moderatörlere iş düştüğü kanaatini belirttiğim yazı bende inançlarla dalga geçiliyor gibi bir his doğurduğu için yazılmıştır. Bu konular konuşulmasın, üstü kapalı kalsın diye bir teklifimde yoktur.
Forumun ismi bıçak sanatıdır. Bu foruma gelenler öncelikle bıçakla alakalı konular için gelmektedir. İnanç gibi hassas bir konu bizim insanımızın tartışma ve görüş açıklama usulleri dikkate alındığında forumu ortak nokta olan bıçak konusundan uzaklaştıracak ve forumda olan karşılıklı saygı ve diyaloğu zedeleyecektir endişesi taşımaktayım.
Bu nedenle bu konuda hassas olursak forumumuzun güzelliği korunacaktır düşüncesindeyim. Zira internette biraz dolaşılınca bu tür konuların konuşulduğu ortamların ne hale geldiği görülmekte.
Hayatım boyunca en sevmediğim şey keyfi dayatmalardır. Sırf bu dayatmalara karşı çıktığım için ömrümden bir seneyi kaybetmişimdir. Moderatörleri zikretmem dayatmada bulunmaları için değil belli kuralların konulması ve bir düzen getirilmesi amacıyladır. Bu forumun şu anda kaos halinde olmasından dolayı değil ileriye yönelik bir öngörü dolayısıyladır.
Din dediğimde özelde İslam'ı kastediyorum, düşünmeyi engelleyici dogmalardan ibaret değildir. Kuran'ı Kerim'in bir çok ayetinde tefekkür etmeyi, akletmeyi, düşünmeyi teşvik ve emretmiştir. Bu dinin Peygamberi ilim Çinde dahi olsa alınız tavsiyesinde bulunmuştur.
Bilimi tek temel dayanak olarak almak bilimi de bir nevi dogma olarak kabul etmektir. Bilim 5 duyuya dayanır bu beş duyu haricinde yollar bulunduğunda bilimin bu zamana kadar ortaya koyduğu herşey havada kalmış olur. Kaldıki biliminde açıklayamadığı anlam veremediği bir dünya mesele vardır.
Bilimin dinle uyuşmadığı hükmü de üzerinde uzlaşılmış, ortak kanıya varılmış, yanlışlanamaz bir hüküm değildir. Bilim ve din birbirini yok eden iki zıt değillerdir.
Bunları yazmakla daha önce yazdığım bu konulara girmeyelim içerikli yanıtlarımla çeliştiğimin farkındayım ama bu konularda yazdığım son satırlar olacaktır. İnanç, siyaset ve futbol konusu forumda şirazesinden çıkmaya ve forumumuzun kalitesini bozmaya yatkın konulardır diye düşünüyorum.
-
Bu konuda yukarıda yazdığım ve moderatörlere iş düştüğü kanaatini belirttiğim yazı bende inançlarla dalga geçiliyor gibi bir his doğurduğu için yazılmıştır. Bu konular konuşulmasın, üstü kapalı kalsın diye bir teklifimde yoktur.
Berke'nin yaptığı alıntıdaki çıkarımla dalga geçilmiştir bu doğru. Ancak inançla dalga geçilmemiştir. Yani mantık şu idi: "Doğada insan yapımı olmayan her türlü kompleks yapı, davranış" mutlaka başka bir güç tarafından yaratılmıştır, akıl bir tek insana mahsustur!. Bu tarz bir mantık doğadaki bir çok olgu ile çelişiyor, insanın ben merkezci bakış açısını yansıtıyor. "Dünya evrenin merkezinde, insan da dünyanın merkezindedir" şeklindeki Galileo öncesi ortaçağ mantığının bir yansıması. Aradan 300 yıl filan geçtikten sonra bile, bunun tersine milyonlarca keşif yapılmasına karşın bunlara gözünü kapatıp hala insanın merkez olduğunda ısrar eden bakış açısının bir yansımasıydı en yukardaki alıntı. Bence bu tip bir bakış açısına karşı durmak inançlara saldırı demek olmamalıdır, farklı düşündüğü için insanların halk önünde yakıldığı, hatta din tasavvurunda yoruma giden Hallac-ı Mansur gibileri işkencelerle öldüren mantık her türlü özgür insan eylemini kendi inançlarına saldırı olarak görmekte. İnanç kişilerin özelindedir, ve tartışmaya açık değildir derken bunu kastediyordum. Ancak nesnel yaklaşım açısı eğer bazı insanların inançlarını sarsıyorsa bu konuda herkesin susması, konuşmaması ve tartışmaması, fikir yürütmemesi ve en kötüsü merak etmemesi gerekir. Bunun sonu karanlık... Halbu ki ben Berke'nin alıntı yaptığı yazıda sadece şunu görüyorum: Bir kısım biyolog, zoolog arılar hakkında yıllarca süren gözlemler, deneyler yapmış ve bulgularını açıklamışlar. Bu tür bir bilimsel ortamın içinde daha önce bulunduğumdan basit bir bilimsel bulgunun bile nasıl yıllarca özverili çalışmadan, fedakarca emek vermekten, kütüphaneler dolusu bilgiyi özümsemekten geçtiğini biliyorum. Bu bilgiyi alıp, kırpıp çarpıtmayı, ne olursa olsun emeğe büyük bir saygısızlık olarak görüyorum. Bu konuda yapılan çıkarım üzerine tepkide bulunmak inançlara saygısızlık olarak algılanıyorsa kusuruma bakmayınız, ancak ben kimsenin inancı ile ilgili hiç bir saygısızlık yaptığımı düşünmüyorum. Her kim neye inanırsa inansın, ben kişinin hangi dine nasıl bağlı olduğuyla ilgilenmemekteyim,, benim inancım da kimseyi bağlamamalıdır. Sırf müslüman olmadığımdan, ya da farklı bir şekilde düşündüğümden dolayı başkalarının inançlarına saldırıyormuşum gibi görülmesi benim sorunum değildir...
-
Emre Ustam sizin saldırıda bulunduğunuzu düşünmüyorum. Genel olarak inançla dalga geçildiğini bunun olmaması gerektiğini söyledim.
Herkes fikrini beyan etmekte özgürdür. Her fikrin karşı tezi olacaktır, olmalıdırda. Ancak bu karşı tezi ileri sürme biçimine dikkat edilmesi gerekildiğini düşünüyorum.
Yazdıklarımda herhangi bir şahsı hedef almadım, fikirlerinize de saygı duyuyorum. Keşke hepimiz sizin gibi fikirlerimizin altını bilgi ve düşünce ile doldurabilsek.
Bu forumu ve özelde sizi seviyorum. Katılımcıların yardımseverliğini, nezaketini takdir ediyorum. Foruma giremediğimde sanki yıllar boyu müdavimi olduğum ve çok sevdiğim arkadaşlarımın bulunduğu bir ortama gidememiş gibi bir his oluyor içimde. Bu ortamın bozulmasına dair endişelerimi dile getirdim.
-
Sağolunuz. Ben de aynen bu forumdaki tüm arkadaşlara karşı aynı hisleri besliyorum. Benim de tek derdim bu kadar güzel bir birliktelikte basit bir konuda medenice tartışmanın burayı yaralayamaması gerektiğini düşünmem. Yani ben de bazen saçmalıyorum, gelip sevdiğim biri bana "hey yavaş ol kardeşim, saçmalıyorsun!" demezse ben nasıl gelişebilirim ki? Bu forumda bu yüzden böyle bir bölüm düşünmüştük. Bıçak konuşmaktan sıkıldığımızda arada gülebileceğimiz, geyik yapabileceğimiz, ya da ciddi ciddi tartışabileceğimiz bir ortamın olması gerektiğini düşünmüştük. Ne sizin gibi medeni efendi bir insanın benim düşüncelerime karşı fikrini paylaşması ne de benim ciddi görünen gevezeliklerim bu foruma zarar verebilir. BıçakSanatı forumu bunlardan daha fazlasını kaldırabilir bence. Sonuçta hepimiz tek bir amaç için bir araya gelmiş bir topluluğuz ve bu forum hepimizin çocuğu....
-
Forumda, birbirleriyle görüş ve bakış açısı farklılığı yaşayan insanlar bulunacaktır, bu doğaldır. Forumun genel çizgisinin bıçak ve buna bağlı gelişimler, paylaşımlar olduğu zaten hepimiz tarafından biliniyor. Bu forum aslına bakarsanız kuruluşundan beri çağdaş bir çizgide ilerledi, insanlar her ne konuşup paylaştıysa bunu her hangi bir “otorite” yargılamadı, bu anlamda forumun iç dinamiği zaten kendi kontrol sistemini kendi geliştirmiş oldu. Güzel de oldu kanımca.
Ülkemizde belli bir dönem sonrası toplumun genelinin depolitize edilmesinin ardından, Politika tüm toplum yaşamının içerisinde yanlış algılanır oldu. Tartışma kötü olarak algılandı. Bilgisel/bilimsel temelsizlik, beraberinde tartışmalar içerisinde kavgaya neden oldu. Önceden var olmayan ama şimdilerde giderek yaşamımızın her alanına giren ( evrim tartışması vs gibi) dinle bilimin bağdaştırılması mantığı neredeyse yaygınlaştı.
Madem bu forumdayım bu konuda birkaç şey yazmayı da kendimde bir sorumluluk olarak görüyorum. Tartışmasını yaptığımız konu da dahil olmak üzere her olay kendi somut pratiği içerisinde değerlendirilmelidir. Gerçek ancak kendi somutunda özümsenip kavranılırsa anlaşılabilir bir çizgiye oturur. Pratikte araştırılan herhangi bir olayı değerlendirdiğimizde olayın dışına sapıp kendi öz eyleminizi hatta tüm dünyayı ya da bir başka şeyi bu işin içerisine katma yanlışlığına düşersek buna artık bilimsel yaklaşım deme şansını yitiririz, ve beynimizi bir başka otoritenin altına sokmuş oluruz. Ne yazık ki bu hem bilimi anlamada, hem bilgiyi almada bir yanlış, hem de bireyin kendi gelişiminde bir eksikliktir. Dinsel inanış bana göre başka bir şeydir ve bunu bilimsel bir araştırmanın her hangi bir yerine iliştirmeye çalışmak tüm düşünce sistemine bir önyargı kavramını oturtur. Konuda çok uzun yazılabilir ama kişisel görüşüm, ne bilimsel çalışmalara dinsel yaklaşımla, ne de dinsel konulara bilimsel yaklaşımla açıklama getirilmemesi gerektiğidir.
-
mutlak güce sahip bir yaratıcıya inanıp inanmamak herkesin kendi tercih edeceği bir durum elbette. ama kimse kimsenin inançlarına alaycı bir üslupla, kaş-göz hareketleri ile ya da farklı tepkilerle yaklaşmamalı. ülkemizde hakim olan (en azından resmi kayıtlar bazında) inanç İslamiyettir. ve bir kişinin inanç değerleri ile ilgili konuşulmaya başlanıyorsa bu muhtemelen İslamiyetin sorgulanması şeklinde hayat bulacaktır. ve İslamiyet, kendi içindeki dinamikler ile "indirilmiş" son din olduğunu ve "tamamlandığını" ifade eder. eğer din ve bilim ilişkisi konuşuluyor ve cümle içinde "din şöyledir, din böyledir deniliyorsa" ben bir müslüman olarak meseleyi din=İslamiyet şeklinde algılıyorum. çünkü benim dinim bu. eğer ki kastedilen tüm dinler değil de mesela bir bölgedeki batıl inanışlarsa, lütfen bunun adı verilerek ve tüm dini inanışlar genellemelere dahil edilmeden cümle kurmaya dikkat edelim. şahsen bir müslüman olarak kısaca şöyle söyleyeyim; din ile bilim arasındaki ilişki zerre kadar benim gündemimde değil şu anda. ama İslamiyet ile bilim arasındaki ilişki benim için çok önemli.
Bilim ile ilişkisi olmayan, insanları bilim ile ilgilenmeye teşvik etmeyen, bilimin önünü kapatan, araştırma ve geliştirme zihniyetine karşı çıkan bir inanç sistemi değildir İslamiyet. bu sebepler ve örnekler olarak çok ama çok uzun bir şekilde konuşulabilir.
fakat anlamlandıramadığım nokta şu: insan öyle bir tanrıya inanmalı ki, ya da tanrı öyle bir varlık olmalı ki, herşeyin mevcudiyeti ve manası, ezeli ve ebedi, batını ve zahiri kendisinde mündemiç olmalı. yani o tanrı bir düzen kurmalı, akıllara şaşkınlık verecek derece kusursuz ve ince hesaplarla birbirine bağlanmış bir düzen; bu gücünün ve kudretinin bir göstergesi olmalı. bu düzenin içindeki ince hesaplar ve döngüler zaten bilimin meşguliyetidir, insanın akıl sahibi bir canlı olmasının sorumluluğunu ifa edeceği mecralardır. fakat o düzendeki bir takım yerlere de o tanrı eğer tanrılığı adına kendisine çıkan işaretler ya da "imza"lar (burada sanatçı ve imza kavramlarını gözden kaçırmamak gerek) koymuyorsa, ortada bir soru işareti var demektir. bu soru işaretini görebildiğiniz dini yapılanmalar, inanç sistemleri vs. olabilir. ama ben kendi inançlarım içinde bu zamana kadar böyle bir boşluk görmedim. görülen bir boşluk var ise, konuşalım, tartışalım, birlikte idrak sınırlarımızı zorlayalım. fakat ortada adı belli, izi belli bir boşluk mevcut değilken, "yaw geç bunları hocam, din dogmadır, bilimsel konuşuyorum ben" denmemesi, genel olarak "inanç" algısını zedeleyecek usüller ve ifadelerden kaçınmak gerekmektedir.
-
Fikrinize, kaleminize sağlık Emin bey. Bu konuda benim de hislerime tercüman oldunuz. Müteşekkirim. SAĞOLASINIZ.
-
Emin Bey, benim için de İslamiyet ile Budizm ya da Musevilik eşit uzaklıkta. İnanç sistemi ve din ile ilgili genellemelerim sizin inanç sisteminize saldırı olarak algılanmışsa kusura bakmayın, ben de çekiliyorum bu konuşmadan. İnanç sistemleri başaka düşüncelerin kendisine saldırdığını sanar ve buna dayanamaz. Böyle bir dünyada yaşıyoruz maalesef, biz de susalım yine hep olduğu gibi, herkes mutlu olur o zaman :-X
-
Emre hocam,
her birey dilediğince herşeye inanmayı veya hiçbir şeye inanmamayı yahut da inanç ile kendi arasında rasyonel bir denge kurmayı tercih edebilir. sanırım bu konuda hepimiz hemfikiriz. bu manada zaten en genel çerçeve itibariyle aramızda bir tatsızlık olmayacaktır diye düşünüyorum.
fakat "İnanç sistemleri başaka düşüncelerin kendisine saldırdığını sanar ve buna dayanamaz." ifadeniz bana oldukça ilginç geldi. inanç sistemleri değil, yaşayan insanlardır, bireylerdir. bu manada inanç sistemeleri diye genellemiş olduğunuz kavram herhangi birşey düşünemez, konuşamaz, yapamaz. inanç sahibi insanlar şeklinde bir genelleme manaya daha uygun düşecektir sanıyorum. fakat burada da bir ön kabul olarak, inanç sahibi kişilerin herhangi bir sebep olmaksızın başka düşünceler tarafından saldırıya uğradıkları zannıyla agresif davranışlar sergilediklerine ilişkin kanaatiniz okunuyor. ve sonrasında buna dayanamadıklarını ifade etmişsiniz.
burada irdelenmesi gereken iki nokta mevcut. inanç sahibi insanların agresifleştiklerini bir gerçeklik olarak alırsak; bu agresifleşmenin başladığı bir nokta, dayandığı bir sebep, ulaşmak istediği bir sonuç olması gerekmekte. eğer "hiçbir sebep yokken oluyor bu agresiflik" diyebiliyorsanız, bu durumda da tüm inanç sahiplerinin insana has olan şuur ve bilinç düzeyinden uzakta olduğunu kabul ediyorsunuz demektir. "sebepsiz yere kimse kimseye birşey yapmaz" derdi annem ben eve kavga edip üstüm başım perişan geldiğim zamanlarda. bu agresifleşme noktasındaki tahrik edici, harekete geçirici, tetikleyici unsuru bulmak gerekir. eğer böyle bir tetikleyici unsur hiç yok ortada diyorsanız, inanç sahibi insanlar geceleri ve gündüzleri çeşitli düşler ve rüyalar ve hatta şizofreni derecesinde halusinasyonlar görüyor ve don kişot gibi bir refleks ile her gördükleri yel değirmeni, bina, kule, asker, araba veya uçak türü şeye çarpıyorlar, onlarla savaşıyorlar diyorsunuzdur. ki bu ne kadar bilimsel ve ne kadar gerçekçi dilerseniz bunu tartışalım. muhtemelen çıkış noktanızdaki en kuvvetli dayanağınız "din afyondur" sözü olacaktır.
ikinci bir diğer nokta ise şurası. inanç sahibi insanlara gerçekten saldırıldığı ön kabulü ile düşünürsek...buna dayanmak mı gereklidir? ya da akıl sahibi insanlar olarak bir saldırıya maruz kalınırsa ne yapılması gerekmektedir? sırf inanç sahibi oldukları için bu insanlar saldırıya maruz kalmış olmayı kabullenmek zorundalar mı? bu soruların cevapları pek de zor olmasa gerek sanıyorum.
üzerinde çokça konuşulabilecek manalar barındıran bir cümle olmuş Emre Hocam...
selam ile...
-
"Bence" diye başlayan cümleler kişilerin kendi görüşlerini ifade eden cümlelerdir ( genellikle) katılıp katılmamak size kalmıştır. Ülkemizde sıklıkla yaşanan bir konuyu şu anda tekrar yaşıyoruz, felsefi bir konuya ahlaki yaklaşıyoruz. Teknolojinin inanılmaz boyutlara ulaştığı günümüz dünyasında, bilim ve teknolojide ileriye gitmiş, geçmişte endüstri devrimini yapmış toplumların bütününde hiç yaşanmayan bir olgu nedense hep bizde ve bize benzer toplumlarda yaşanır. Her bilimsel değer, çalışma araştırma sonunda gelip dinle bağdaştırma rafinerisinden geçmez ise, yada bu yapıldığında birisi de çıkar buna karşı tez sunarsa ortalık birbirine girer. Yeni bir şey değil, en azından ben otuz yıldır yaşıyorum, bu konuda inat edilirse sonucu tahmin etmek pek de güç değildir....Sonuç olarak durumu değerlendirmek için tüm gelişmiş toplumlara ve bize bakmak yeterlidir. Bu konuda konuşmama isteğim bilmezlikten değil, geçmiş deneyimlerimden çıkardığım bir "zorunluluktandır". Konuyu kendi adıma, tartışılabilirliğe uygun bulmuyorum ve burada kesiyorum.
-
İnanç bir kabul ediştir, bunun doğru veya yanlış olduğunu tartışmak anlamsızdır. İnancın içerdiği kabullerin salt gerçek olduğunu düşünen bir kişi doğal olarak "salt gerçek" ile örtüşmeyen herşeyi inanca hakaret olarak algılayacak, inancını sorgulamak yerine bununla bağdaşmayan herşeyi yok sayarak ya da inancına uygun hale getirerek yorumlayacaktır. Bu durum benim gibi "zındık"ların her gün yaşadığı bir kuşatmadır. Merak ettiğim, araştırdığım, sorguladığım için her gün bir duvara tosluyorum, bu durumdan dolayı yaşadığım bıkkınlık ve hüsranı bu tartışmada da yaşadım, bu yüzden de üzüntümü dışarı vurdum. Burada tartıştığım sizin dini inanışınızın ne olduğu, bunun doğru olup olmadığı değildi, dikkatle konuyu bir daha incelerseniz benim karşı çıktığım nokta belki daha iyi anlaşılabilir. Ben bir şeyi doğrulamaya veya savunmaya çalışmıyorum, sadece nesnel gerçeklere inanç gözlüğünden baktığınızda o olguyu tahrif edeceğinizi söylüyorum. Dünyanın yuvarlak olduğu artık kabul görüyor, bunu savunmak günümüzde artık herkes için abestir. Ancak zamanında insanlar bunu söylediği için katledilmişlerdir. Bu katledilenler de "sorgulayan, merak eden, araştıran" insanlardı. İnanç sistemi o günden bugüne değişmemiştir, sanmayın ki günü gelince katledilenlerden biri de ben olmayayım, emin olun buna hiç şaşırmam. Agresivitenin çok haklı nedenleri vardır eminim sizin için...
Sadece içimi döktüm, bir şey ispatlamaya çalışmıyorum, on yıllardır bununla uğraşmaktan çok yoruldum, bıktım. Bu konu buraya geldiğinde de düşüncelerimi bu sohbet odasında paylaşma ihtiyacı hissettim, bunu daha önce bir çok kez yaşadığım için artık eskisi gibi bir sürü kaynak göstererek bilimsel bir konuda dindar insanlarla tartışmaya girmiyorum, sadece fikirlerim ve hislerim bu yöndedir. Umarım gevezeliğimi maruz görürsünüz...
Sevgiyle...
-
Emre Ustam;
Bende bu duyguları yaşayacağınızı bildiğim, daha önce tecrübe ettiğim için bu konuları "bu forumda" tartışmayalım demiştim.
Sizin yaşadığınız hayal kırıklığını bende karşı taraftan yani dindar bir insanın "bilim" "düşüncesi midir, teorisi midir, inancı mıdır, dini midir?" taraftarlarına karşı ileri sürdüğü bence haklı, mantıklı ve kabul edilebilir görüşler dikkate alınmadığında yaşadım.
İnsanlık tarihi boyunca bu çatışma yaşanmıştır, bundan sonrada yaşanacaktır. Bunu şu hüküm mealen keser; "Sizin inancınız size benim inancımda bana"
Belli bir yaşa gelmiş, belli bir eğitime ve kültür seviyesine sahip bir insanı "tartışma" ile inançlarından, görüşlerinden vazgeçiremezsiniz. Özellikle bizim insanımızın görüş bildirme üslubu ile. Ancak o insan kendi düşüncelerini, inançlarını sorgular ve gönlü değişime hazır ise o zaten arar, bulur.
Bu tartışmanın sonucu forumumuzdaki sıcak hava kaybolmasın, insanların hassas olduğu konularda dalga geçme gibi sevimsizlikler olmasın diye burada bırakmak en güzeli olur diye düşünüyorum.
Bu söylediklerim bu konuda görüş beyan edenlerin seviyeleri konusunda olumsuz düşündüğüm anlamına gelmesin. Aksine böyle hassas bir konuda gayet seviyeli ve nazik bir görüş bildirme oldu. Bundan da forum ve katılımcıları açısından gurur duydum.
-
Arkadaşlar paylaşım güzeldi , fikirlerin ayrı ve bazen aykırıda olması çok normaldir. Fikri katılımlardan dolayı herkese teşekkürler. İnançlar anlayışlar farklı olsa da buradaki arkadaşların bıçaklar konusunu benden iyi bildiklerini düşünüyor ve o konudaki tecrübe ve birikimlerini okumak beni daha çok memnun eder reşekkürler