Bıçak Sanatı - Forum
Atölye Muhabbeti => Fırından Yeni Çıktı - (Eserlerimiz Galerisi) => Sabit Namlu => Konuyu başlatan: emrekipmen - 15 Ağustos 2010, 18:13:54
-
Selamlar,
Son zamanlarda kendimi kızağa çekmiştim, biraz da bu Bodrum'un dayanılmaz sıcaklarından mecburen böyle oldu. Bu arada yine de bişeyler yaptım aslında.
Av bıçağını bitirmek de bu arada oldu. Aslında 2-3 hafta önce bitirmiştim ama kılıfı bitmediğinden burada paylaşmamıştım. Bugün yarın kılıf bitecek gibi göründüğünden bıçağı koyayım dedim. Tabii biraz da bu bıçağa talip arkadaşın haklı baskısıyla ;)
Aşağıda gördüğünüz kocaman metal parçası Ahmet Bey'in benim için bulduğu güzelim pik demir külçesi. Balçağın ön kısmının hamonun üstüne tekabül eden asit aşındırılmış bölgesine benzer olmasını istemiştim, ayrıca balçakta paslanmaz malzeme kullanmak istemedim.
-
Bu geçme balçağın kabzaya sabitlenmesi için düşey pinlerle kabzaya tutturmaya karar verdim. Ön tarafını da asit ile aşındırdım. Gerçekten hoş bir antik havası oldu ön tarafın...
-
Kabza için Akçaağaç yumrusu kullandım, tabii stabilize... Perçinler ve kayış tüpü 304 paslanmaz.
Hepsi bu kadar şimdilik. Yakında kılıfı da bitince buraya eklerim resimleri.
-
Usta eline sağlık.Değerlendirmek bana düşmez ama mükkemmel...
-
Emre bey, balçağı sabitlemek için geçme bölgesine herhangi bir sabitleyici kimyasal kullandınızmı? Balçağın yüzünü ne cins bir asitle aşındırdınız? Bu arada elinize sağlık çok güzel olmuş.
İyi günler..
-
Ahmet Bey,
DSC-04408 nolu fotodaki epoksiyi kullanıyorum. Hem çok güçlü hem de nerdeyse çelik renginde donduğunda..
Balçağı %20'lik Nitrik asit solusyonunda 1 dakika kadar bekleyyim sonra en ince zımpara tozu ile ovaladım. Malzemenin yapısından dolayı kristal yapısı küresel, bunlar nokta nokta ortaya çıktı...
Aslında tam istediğim gibi olmadı bıçak maalesef, biraz acemiliğime geldi, öncelikle hamon amaçladığımdan daha düz oldu. Geçme balçağı ilk kez denediğim için bıçağın ricassosunu da ayarlayamadım, bu yüzden ricasso sadece 4-5 milim genişlikte kaldı. Gerçi bıçak tipi için ricassonun geniş olması çok bişey ifade etmiyor ama amaçladığımın dışında olması biraz canımı sıktı.
Bu arada şu geçme balçak olayı frezesiz gerçekten çok zor ayarlaması. Sizin de önünüzde böyle bir iş var, aman sabır diliyorum... Pik demir ve demir cevherleri için bir kez daha teşekkür ederim ayrıca....
-
Ellerine sağlık Emre.
Artık sahibi böyle bir bıçağa sahip olduğu için keyfle kullansın diyorum.. :2up
av bıçağı tamamlandı şimdi sırada hançer var herhalde? C:-)
-
:2up Eline sağlık
Sahibi güle güle eskitir inşallah.
Hamon güzel olmuş, güzel de çıkarmışsın ortaya.
Malzeme seçimin çok güzel, Her bir parça diğerleri ile yine uyum içinde. Hem biçim hem de renk olarak.
Bıçağın boyu kaç cm?
-
Mehmet bey sahibi tahmin ediyorum büyük bir keyifle kullanacaktır, av sezonu da başladı ki deymeyin keyfine :2up
-
ilk baştan beri güzel olacağı belliydi, ellerine sağlık emre. :2up
-
Çok sağolun arkadaşlar. Artık yavaş yavaş üretime başladım, sıcaklar gitmedi ama ben çok sıkıldım çalışmamaktan. Klimayı açıp altında çalışıyorum mecburen, o da tehlikeli, şifayı kapacam diye korkuyorum...
Malzeme seçimin çok güzel, Her bir parça diğerleri ile yine uyum içinde. Hem biçim hem de renk olarak.
Bıçağın boyu kaç cm?
Eylem çok sağol, bu uyum meselesi gerçekten beni en zorlayan şey. Günlerce bu konuda düşünüp karar almaya çalışıyorum her bıçakta. Bu tespitin benim için önemliydi...
Boy sanırım kabza 12 - namlu 11.5 santim gibi.. Aslında ölçmemiştim hiç. Birazdan ölçerim..
av bıçağı tamamlandı şimdi sırada hançer var herhalde? C:-)
Hançer ve bir iki tane daha baba projeler var kenarda. Onlar ana çizgide değiller. Aylar belki yıllar sonra bitecek baş yapıt olacaklar umarım. Hançerdeki bazı detay teknikleri daha önce hiç yapmadım ve sırf denemelerle haftalarca çalışmam gerekecek...
Mehmet bey sahibi tahmin ediyorum büyük bir keyifle kullanacaktır, av sezonu da başladı ki deymeyin keyfine :2up
Av sezonu konusunu bilmiyordum. İyiymiş ;)
-
Hakikaten cok guzel olmus be Emre. Balcaktan sapa gecisi ,elde dremelle filan - hem de freze eklentisi olmadan - yapmissin galiba . Neresinden baksan cok nazik isler var bu bicakta. Kabza agaclarini o pinlere nasil oturttun ? pinleri balcaga oturtmak icin iki cekic vursan pinler yamulurdu, agaci da bir daha oturtamayabilirdin (agaca oluk mu actin yoksa ) , agaci pinlere caksan , bu sefer percin delikleri denk gelmeybilirdi. Yapistirmasi desen ayri dert .( cok mu abartiyorum ?)
Balcak , zaten kendi basina cok zor is , -ama buyuk demirden tek parca kesildigi icin - ilk denemende oturtmussun , valla helal olsun. Ben o koca demiri - oturmayan balcaklar yuzunden - kese kese bitirmistim simdiye kadar
Agiz ,esit genislikte ve kesintisiz gozukuyor , cok keskin oldugunu dusunuyorum , agzi zimpara makinesinde mi aciyorsun ? kac no zimpara ile aciyorsun? ve serbest elle mi bitiriyorsun ? Zimpara ile agzi actiktan sonra herhangi bir deri perdah filan kullaniyormusun?
Biz de islere bakinca birseyler gorebiliyoruz yani , surec icinde basina neler geldigini tahmin edebiliyoruz .
-
OFFFFFFFFFF.... :2upHARİKA OLMUŞ USTAM, HARİKA..., SAHİBİNİ ÇOK KISKANDIM DOĞRUSU , GÜLE GÜLE KULLANSIN, ELLERİNE SAĞLIK.
-
Sağolun Burak ve Soytürk.
Burak soruların yerinde, ben de baya bir yapmadan önce kafa yordum, ancak kafada çözülmeyen tezgahta çözülüyor.
Hiç zor değildi kabzaya geçen yatay pimler aslında, ahşabı yerleştirip pimlere doğru hafiften çekiçledim, bu ahşapta pimlere denk gelen yerde küçük izler bıraktı, bu delikleri dik açıda delip ahşabı pime geçirdim. Gerçekten zor bir iş değilmiş, ancak yapmadan önce zorlanacağımı sanıyordum, yanılmışım ;)
En zor iş pik demirden balçak olacak dilimi kesmek oldu, spiralde 3 disk bitti kesene kadar... En sorunsuz iş aslında balçağı hazırlamaktı, ancak yarığı tam olarak bıçağa, bıçaktaki yarığı da balçağa uydurmak ciddi sabır istiyor. tam 7-8 saatlik saatçi eğeleriyle eğeleme işi var, biraz eğele, dene, olana kadar tekrar tekrar deneye deneye yarığı genişlet. Biraz fazla gitse hemen bariz bir aralık oluşurdu, bu yüzden dremel hiç kullanmadım, açıkçası bir dilim daha kesmek istemediğimden hata yaparsam korkusuyla :D
Açıkçası artık elim alışmış, yaklaşık 20 derecelik bir ağız açısını 1-2 derece hatayla serbest bant zımparada çıkarı veriyorum, sanırım bu iş en fazla 1-2 dakika sürüyor. Ancak sonra elmas biley taşında daha kontrollü düzeltme yapıyorum. 800 kum zımparada en son ağzı verip, 1200 kum elmas ve 4000 civarı ince arkansasta en son ağzı verip, önce gri, sonra mavi, en son pembe polisaj tozu emdirilmiş meşinde masatla bitiriyorum. Saç telini serbest halde ikiye ayıracak kadar keskinleştiğinde bırakıyorum 8)
-
gerçekten güzel ve zevkli bir çalışma olmuş Emre, eline sağlık. ben de şu anda bıçağımı bitiriş aşamasında olduğum için senin şu verdiğin bilgilerini biraz daha derinleştirelim :P
ben 1000 kum atlas su zımparası ile bitirdim bıçağı. sen "1200 kum elmas ve 4000 kum arkansas" şeklinde bir ifade kullanmışsın, bu zımparaların türü mü budur, adı mı budur, temin etmek için bu isimlerle mi istemek gerekmektedir? ve bu türler(arkansas ve elmas dediğin olay ne ise) sadece bitirişler için kullanılan zımparalar mıdır?
ayrıca, "önce gri, sonra mavi, en son pembe polisaj tozu" dediğin bu tozları yine bu isimlerle mi istyoruz? kuyumculardan mı tedarik ediyoruz? ve bir marka vs. gibi özellikleri de var mı?
sap malzemesinin zımparalanmasını kaç kuma kadar devam ettiriyorsun? zımparalama bittikten sonra sırası ile ne tür cilalar sürüp, ne ile ovalıyorsun:)
ve kılıf... yapacağın kılıfı da detaylı bi şekilde fotoğraflayıp bir derse dönüştürebilirsen... ??? ;) :2up
tekrar eline sağlık diyorum.
-
...
En zor iş pik demirden balçak olacak dilimi kesmek oldu, spiralde 3 disk bitti kesene kadar...
...
Bana diyenler vardı, bu şerit testereyi yatık kullanıp da ne yapacaksın diye. >:D Şerit testeren yatık olanlarından olduğunda çalıştırır ve bırakırsın, o uğraşır. ;)
Senin testere bunu elde kesemez miydi ki?
(http://www.bicaksanati.com/forum/firindan-yeni-cikti-(eserlerimiz-galerisi)/1095-av-bicagi-hamon/?action=dlattach;attach=2853;image)
-
Emin, ben ağız açmadan bahsediyordum, Elmas dediğim elmas biley taşı, Arkansas dediğim de yağ taşı.
Polisaj pastaları da derinin arkasına sürülüyor, bıçağın son keskinliğini vermek için masat amacıyla. Bunların hepsi hırdavatçıda bulunabilir.
Sap malzemesine genelde birşey sürmem, cilaların verdikleri parlaklığı sevmediğimden genelde. Ahşabın tipine, kabzanın kullanım tipine vs bağlı olarak bitirişim farklı farklı olur hep. Örneğin stabilize ahşapta (bu bıçaktaki gibi) genelde 800 kuma kadar kademeli (önceki kumun çiziklerini yok ederekten) perdah yaparım, zaten bu aşamada ahşabın fügürleri ayan beyan çıkmıştır meydana. Bazen kuru kuruya eski bir kot parçası ile ovalarım... Bazı kabzalarda elden kaymasın diye 400 hatta 220 kumda perdahı bırakırım. Bu kabzanın daha az kaygan olmasını sağlar.
Eğer stabilize ahşap değilse son zımpara sonunda hava kompressörüyle zımpara tozlarını temizleyip tik yağı ile yağlarım. Yağ emilip kuruduktan sonra yaklaşık 5-6 kere yağ sürmeye devam ederim, bu sayede ahşap suya oldukça dayanıklı olur. Ancak yağ tatbiği unutulmasın ahşabın rengini bir ton koyultacaktır. Hatta açık renk diye seçtiğiniz bir ahşap malzemesi son halinde baya koyu bir ahşaba dönüşebilir. Bu yüzden kabzayı yapmadan ve ahşabı seçmeden önce yağlanan ahşabın ne renk olacağını önceden kontrol etmek lazım...
Kılıf bitti bile, sadece boyaması ve son parlatması kaldı bugüne. Fotograflamak aklıma gelmedi, kusura bakma. Bir dahakini dediğin gibi yaparız...
-
Eylem bendeki şerit testere değil de portaband denilen bir tür. Bu makinenin yatık pozisyon kesimi için bir kullanımı yok. Ancak elde kesebiliyorsun, açıkçası haklısın denemedim...
-
Benim muhabbetim senin emeğine kıyamamaktan tabii. Üç tane diski duyunca...
-
Bir süre önce 8 kiloluk bir pik demiri kesmeye çalışmıştım, % 4 - 5 karbonlu bir çeliği kesmeye çalışmak tam bir eziyet :(. deneyene Allah sabır versin...
-
Emre , 1200 kum elmas tastan memnunmusun? herhangi bir kayganlastirici kullaniyor musun? bir de nereden kaca aldin ? bu elmas taslar bir servet bildigim kadari ile ,ben cok merak ediyorum bu konuyu ,sende baska ne grenler var , biraz anlatir misin?
-
Eline sağlık Emre usta . Yine usta emeğini hakkıyla gösteren bir " usta işi ". dakikalardır hayranlıkla seyrediyorum . Bir de derin derin iç geçiriyorum tabii :) :)
-
Biley taşı konusunda zamanında çok yatırım yapmıştım. Eski bir yağ taşı var, babadan kalma, herhalde 600 kum civarındadır. Bunun dışında zamanında Arkansas taşları almıştım kaba ve ince olarak. İncesi 3000-4000 dir herhalde, kabası 320-400 civarında. Su taşları var, daha kullanmadım. Elmas taşlar biraz pahalıydı gerçekten, bir tane 400 bir tane de 1200 var. Bunlar hayatımı kolaylaştırıyor sert çeliklerde. Basen bıçakta düzleme filan için de kullanıyorum, kuru kuruya. Herhangi bir yağlama filan istemezler. Bunun dışında bazı ne olduğu belirsiz taşlar var, pek denemediğim daha. Çoğu girit taşı denilenlerden, ama denemediğim için bilemiyorum. Usaknifemaker.com sitesinden aldım arkansas, su ve elmas taşları...
-
Allah tüm meraklısına böyle bir bıçak nasip eder inşallah, ama sizdeki 2. ve 3. sü olur ilki sahibinde olacak, nasip !.... ;D
-
Ahmet Bey,
DSC-04408 nolu fotodaki epoksiyi kullanıyorum. Hem çok güçlü hem de nerdeyse çelik renginde donduğunda..
Balçağı %20'lik Nitrik asit solusyonunda 1 dakika kadar bekleyyim sonra en ince zımpara tozu ile ovaladım. Malzemenin yapısından dolayı kristal yapısı küresel, bunlar nokta nokta ortaya çıktı...
Aslında tam istediğim gibi olmadı bıçak maalesef, biraz acemiliğime geldi, öncelikle hamon amaçladığımdan daha düz oldu. Geçme balçağı ilk kez denediğim için bıçağın ricassosunu da ayarlayamadım, bu yüzden ricasso sadece 4-5 milim genişlikte kaldı. Gerçi bıçak tipi için ricassonun geniş olması çok bişey ifade etmiyor ama amaçladığımın dışında olması biraz canımı sıktı.
Bu arada şu geçme balçak olayı frezesiz gerçekten çok zor ayarlaması. Sizin de önünüzde böyle bir iş var, aman sabır diliyorum... Pik demir ve demir cevherleri için bir kez daha teşekkür ederim ayrıca....
Emre bey, bahsettiğiniz bu epoksi yi nereden temin edebilirim. Geçme işini hallettim, şu ara ramazanlık ve sıcaklardan elime malzeme almak içimden gelmiyor. Malzemenin işinize yaramasına sevindim. Şu ara yine aynı yerdeyim, lazım olan birşey varsa arayınız.
-
Aynen Ahmet Bey, bu sıcaklardan elimi kaldırsam yoruluyorum. Epoksiyi ben Koçtaştan aldım şimdiye kadar. JB-weld...
Bulamazsanız 404 plastik çelik tipi epoksi de iş görür...
-
Kılıf yeni bitti. Değişik bişey deneyip biraz antik patina vermeye çalıştım dümdüz tek renk filan gitmek yerine. Farklı panellerde iki ayrı hasır örgüsü gerçekten hoş durdu, bunlara da çelik tel ile gölgelendirme yaptım. Balmumu bazlı koruyucu kılıfın içine de emdirildi. Deri işinde hala çok iyi değilim, arka tarafın dikiş deliklerini hala tam hizalı getiremiyorum :(
-
eline koluna sağlık herşey uyum içinde duruyor... bıçağı seyrederken gözü yoran hiç bişey yok. sahibi keyifle kullanır artık...
-
Evet, evet... Sana sanki bir ara bıçak hediye edeceğim galiba. ;D ;D ;D
-
Evet, evet... Sana sanki bir ara bıçak hediye edeceğim galiba.
ha haaa... :)) bu Trakyalıların hepsimi böyle, :D :2up
emre bu arda bir sorum olacak, bıçağın et kalınlığı uç kısımda ne kadar. ? sivri giden bir ucu var ama ağız kısmındaki sertlikte oldukça fazla, zorlamalarda uç kısmının ince ve sert olması problem teşkil edebilir gibi geldi. ne dersin.?
-
Gökhan, haklısın, ön tarafın sertliği fazla ve ağız kalınlığı da az. Ancak çeliği test ettiğim kadarıyla bu sertlikte 45-50 derece kadar bükülmeye dayanıyor. Bu bir kamp bıçağı için veya kılıç için yeterli değil ancak bir av bıçağı için yeterli olmalı. Sonuçta iyi bir av bıçağında istenen kesme performansıdır. Dayanıklı olması için azaltacağım sertlik veya bırakacağım ekstra kalınlık bunu kötü bir av bıçağı yapardı. Yine de standart testlerimi üstünde yaptım bıçağın, eğer levye gibi kullanılmazsa bir tehlike yok, kullanılırsa da bundan sonra av bıçağı yerine bir kenarı keskinleştirilmiş levyeyle çıkaması daha mantıklı olur avcı arkadaşın :D
Piyasadaki av bıçaklarına bir bak Gökhan, hepsi çok sağlam ama aşırı kalın et kalınlıklarıyla, yarım taşlamalarıyla, aşırı düşük sertlikleriyle çok dayanıklılar, harika, ancak çoğu avcıyı deliye çevirebilecek kadar düşük kesme performansları var.
-
İyi bir avcı aynı zamanda iyi bir doğa adamıdırda. Avda (doğada) kullanacağı araç gereçleri onun için gerçekten büyük önem taşır...Neyi nerde kullanması gerektiğini iyi bilir ve ona göre hareket eder. doğada kullandığı araçları onun için o derece önemlidir ki "dostudur" diyebiliriz.
Dostudur diyorum çünki ; çoğu zaman yakın çevresine bile göstermediği ilgi alakayı bunlara gösterir. bakımını yapar, adeta sever okşar... çünki onlar doğadaki o kocaman yalnızlıkta yanında ve ona hizmet vermeye hazır tek unsurlardır...
Burdan yola çıkarak; avcı yanında taşıdığı av bıçağını (yaralı bir avın yaşamını en hızlı şekilde sonlandırmada kullanacağı veya onun için çok değerli bir deriyi çıkarırken kullanacağı bıçağını) amacı dışında bir alanda kullanmayı düşünmez ve eli buna gitmez (çok extrem durumlar hariç/ hayatta kalma gibi).
odun yarması veya levye kullanması gereken durumlarda zaten bunlara hazırlıklıdır ve ona uygun malzesi yanındadır.
gelelim tersini uygulayanlara, yokmudur vardır.... her alanda olduğu gibi kendini avcı zanneden (veya herhangi bir meslek sahibi.....), sahip olduğunu zannetiği statünün gereklerini ve etiğini bilmeden bunu ruhunda hissetmeden karadüzen birşeyler yapan insanlar , işte bunlar elindeki değerlerin farkına varmaz , kadir bilmezler.....
Emrenin de atıfta bulunduğu işte bu tür insanlar için demirciler çarşısından aldıkları herhangi bir baltayla bu gün üzerinde konuştuğumuz Emre'nin son eserinin arasındaki farkı bilemez ve bu insanın kullanmaya bile kıyamayacağı güzelliği levye gibi de kullanırlar çünki bu onlar için gayet doğaldır...
Allah kimseyi "değer bilmez" lerden etmesin....
-
Ne güzel anlattın Murat, benim önceki avcı müşterilerimde de aynı özeni görmüştüm. Gerçekten iyi bir aletin hakkını veriyorlar, doğaya ve insanlara saygılılar, özenliler. Genel izlenimim bu yönde. Bu arada aman gözün korkmasın, bıçak ince ve saert diye en küçük bir yüklenmede kırılı verir anlamına gelmiyor. Bıçakta dayanıklılık ve kesme performansı dengesini çok iyi yakaladığımı düşünüyorum, tabii senin sahadaki tecrüben ve ürün üstüne yorumların benim için altın değerinde olacak. Daha önce yaptığım av bıçaklarının (topu topu iki tane ^-^) kullanıcılarından gelen yorumlar ve şef bıçakları, kamış bıçakları vs. vs. müşterilerinden gelen geri bildirimler üzerine topladığım bilgiler üzerine tasarımını ve uygulamasını yaptım bu bıçağın. Umarım bu bıçak üzerine olumlu-olumsuz vereceğin yorumlar ile bir sonrakiler daha da iyi olacak. Ancak genel yorumlarda bıçağın et kalınlığı ve ağız kalınlığı arttıkça şikayetler o kadar çoğalıyor. Bu da beni yeterince dayanıklı ama olabildiğince düşük ağız kalınlığı ve sırt kalınlığına yöneltiyor. Ne kadar aşırıya kaçarsam o kadar iyi yorum alıyor bıçaklar :D Bunda aslında ilk tasarladığımdan birazcık daha kalın bıraktım, Gökhan'ın haklı olarak bahsettiği hamon etkisinden... Ancak hayatta kalma durumu tabii ki hiç bir alete bakmaz, insan hayatı herşeyden önce gelir. Bu yüzden en azından o gibi ekstrem durumlar amacıyla gerçekten yakınınızda "levyemsi" bir bıçak (surival tarzı) bulundurmak gerekir. Bu tür bıçaklar iyi domates kesemez belki, ya da iyi hayvan postunu yüzemez ama ihtiyaç doğduğunda zor engelleri aşmanızda, geçici barınak ypmada, kendinizi savunmada, ateş yakmada vs. en yakın "dostunuz" olabilir.
-
ben bu soruyu olayın teknik boyutunu göz önüne alarak sormuştum, :-[
levye gibi kullanmak aklıma bile gelmedi, ki hiçbir bıçağımı o şekilde kullanmam..
-
bak gördün mü sıradaki tasarım da böylelikle kendini göstermiş oldu :) bıçak görünümlü "levye" :D
işin yorum kısmı tabii ki olacak ama, ben özel yaptırdığım bu tip şeylerde daha ürün elime ulaşmadan bir hissiyata sahip oluyorum diyebilirim. Bunun nedeni ise senden de istediğim gibi yapım aşamalarını mümkün mertebe takip etmek isterim.ama görsel ama görüşerek falan...İnan bunun gönlümdeki yeri şimdiden hazır gelince tam yerine oturacağına adım gibi eminim. O derece ki şimdiden doğada kendimi onunla ve onu nerde nasıl kullandığımı bile gözümde canlandırabiliyorum inan.... Bu hissi; çocukluğumuzda bayramlarda aldığımız bir hediyeyi sabaha kadar yatağımızın başucunda tutup biran önce sabah olsa da kullansak heyecanına benzetebiliriz....
Velhasıl kelam ben şimdiden çok iyi yorumlar çıkartacağına inanıyorum bu elamanın :2up
-
sevgili Gökhan bey tahmin ediyorum Emre'nin de ve kendi adıma benim de yazılarımızın sizin yazınıza istinaden yazılmış bir durumu yok, emin olun... :)
Ben tamamen hazır lafı da açılmışken diye başlayıp ; içimden geçenleri paylaşmak amacıyla yazdım o yazıyı; "hasbihal" yani, müsterih olun..... burdaki kimsenin amacı bağcı dövmek değil, üzüm yemek....
Sevgiyle kalın.....
-
Biliyorum Gökhan, hiç öyle oduğunu da düşünmedim, sadece bu tip bıçakların kullanıma yönelik tasarlanılması lazım olduğunu belirtmeye çalışıyorum. Ülkemizde bir yanlış anlama var, hatta bende de vardı.
Av bıçağı denilince insanların aklına "survival" tarzı kaba bıçaklar geliyor, bu hatalı kavram bende de vardı. 2 yıl önce bir müşterim av bıçağı istediğinde ilk fikrim bu tip sağlam bir bıçak yapmaktı. Ancak sonra müşteri kullanımda nelere dikkat ettiğini, elindeki bıçaklarda yaşadığı sorunları, hangi bıçaktan neden hoşlanmadığını filan anlattığında bana dank etti. Adam meğerse çok özellikli bir alet istiyormuş, batma ve kesme performansı nerdeyse mükemmel, oldukça sert (bir kerede 3-5 tane yüzme işi yapıp arada bilemek zorunda kaldığı için sevmediği bir av bıçağından hareketle) bir bıçak istiyordu. Elleri kanlanınca kolayca kaymayan bıçak, hafif ve kontrolü yüksek birşeydi tarif ettiği... Bundan hareketle yaptığım çalışma onu çok memnun etmişti, ancak hatırladığım kadarıyla o memnun kaldığı bıçak bu son yaptığımdan da teknik anlamda daha dayanıksızdı. 62-63 hrc sertlikte, et kalınlığı nerdeyse bunun yarısı idi. Bu açıdan bazı aletlerin tasarımını teknik olarak standart bir dayanıklılık üzerinden düşünmememiz gerekiyor gibi. Bu benim kişisel fikrimdir, tabii değişik görüşler vardır, bunları tartışmamız kadar doğalı olamaz herhalde...
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk' olmasa
^-^
-
Emre Bey hem bıçak hemde kılıf çok güzel olmuş tebrikler. Yemen hançeri (cenbiye) tarzı çalışmayı düşünmez misin? Ayrıca yerimi bilmiyorum ama şöyle bir tespitim oldu'' bıçaklar veya kılıçlar kuzeyden güneye doğru indikçe kavisleri artıyor kınjal ve cenbiye de oldugu gibi sebep işlevselligimidir acaba ? teşekkürler
-
Emre Bey hem bıçak hemde kılıf çok güzel olmuş tebrikler. Yemen hançeri (cenbiye) tarzı çalışmayı düşünmez misin? Ayrıca yerimi bilmiyorum ama şöyle bir tespitim oldu'' bıçaklar veya kılıçlar kuzeyden güneye doğru indikçe kavisleri artıyor kınjal ve cenbiye de oldugu gibi sebep işlevselligimidir acaba ? teşekkürler
Yemen hançerlerinin formu pek hoşuma gitmiyor. Kabzalarını da çok rahatsız buluyorum. Şu sıralar ilgimi çeken formlara yöneldim. Yakında ilk parti çıkar, bakalım nasıl olacaklar...
Şu kuzeyden güneye formların incelmesi ve kavislenmesi tespitiniz çok yerinde ve ilginç bir konu.
Bu konuda iki teorim var. Birincisi tamamen aslında komik ve saçma bir teori ama yine de ilginç olduğundan paylaşayım dedim:
1. Kuzeye ve batıya gittikçe baskın olan kültür hıristiyan kültürü. Hıristiyanlıkta kutsal sembol haç olduğundan kılıçlar da düz ve haç biçiminde gelişmiş. Güneye gittikçe müslümanlık ve sembolü hilal devreye giriyor, tabii kılıçlar ve hançerler de hilal biçiminde... ^-^ Pek tutarlı bir teori değil farkındayım :)
Yine de örnek olarak aynı dönem iki tipik kılıcı karşılaştıralım.
14. yüzyıl Ortaçağ Sövalye kılıcı
(http://www.arts-swords.com/images/DT5144.jpg)
18. yüzyıl şimşir
(http://www.antiques-arms.com/catalog/images/suc82aaa.jpg)
2.
Daha gerçekçi bir teori ise kuzeyden güneye gittikçe havanın ısınması gerçeğine dayanıyor. Hava fazla sıcaksa ordunuz o kadar kalın metalden zırh taşıyamaz. Kuzeydeki soğuk havada yaşayan halkların ordusu ise ağır zırhlı piyade ve atlılara sahip. Bu tip bir orduya karşı karşısındaki ordu da kılıç olarak genelde ağır ve ezici nitelikte kılıçlar geliştirmek zorundaydı.
Güneyde ise işler farklıdır, kıvrak ve hareketli bir ordu hafif zırhlarla daha kolay yer değiştirebiliyor, su kaynaklarına daha hızlı ulaşıyor vs. Buna karşı orduda da daha hareketli hedefleri, daha kıvrak savaş tekniklerine karşı hafif ve kesici özellikleri ön planda kılıçlar kullanacaktı.
Gerçekten kavisli kılıçlarda kesme performansı bir noktada yoğunlaşır ve kavis yüzünden de kesme derinliği artıp verdiği zarar artar.
Bu teori üzerine düşündüğümüzde şunu da cevaplamak gerek: Peki kuzaydeki bir ordu güney deki bir orduyla karşılaştığında ne olur?
Cevap bence şudur: Eğer kuzeydeki ordu güneyin kıvrak askerlerine karşı galip gelemezse zırhını bir kenara atıp güneydekine benzer kıvrak hareketlerle kullanılan kılıçlara geçmelidir. Dikkatinizi çekerim, gerçekten de Avrupanın genelinde olan buydu. Büyük plaka zırhlar haçlılardan sonra rafa kalkmaya başlamış, süvariler ağır kılıçlarını bir kenara atıp zamanla eğri ve hafif kılıçlara geçmişlerdir. Sonuç ortada: Rönesans ile birlikte süvari kılıçlarıyla ve ateşli silahlarıyla hafif zırhlı hatta zırhsız ordular Avrupada yaygınlaşıyor:
17. yüzyıl kılıcı (Avrupa): (http://www.antiques-arms.com/catalog/images/suc186.jpg)
Zamanla ordular birbirlerinin zayıf ve güçlü yanlarını tartarak kendilerine yarayan teknikleri adapte ederler, zaman içinde sıklıkla karşı karşıya gelen ordular birbirlerine o kadar benzemeye başlar ki arada fark göremezsiniz. 20. yüzyıl başında 1. dünya savaşında Alman, İngiliz, İtalyan, Yunan ve Osmanlı orduları arasındaki bariz farkları bulmaya çalışalım isterseniz. Bence pek bir fark yok, zırh yok, tüfekler aynı mantıkta, toplar aynı mantıkta, subay kılıçları bile birebir aynı...
-
Usta alelacele yazıyorum, biraz önce geldim. Ellerine sağlık çok görkemli olmuş. Pik demir işini tuttum, çok yakışmış. :2up
-
Sağolasın Sefa hocam, hoş geldin, özlettin kendini vallahi. Eminim yakında gösterecek bişeyler çıkmıştır senden bu arada, yaylada Durukanla boş durmamışsınızdır :)
-
Ustam elimde sürekli süründürdüğüm bir iş var ama hemen bitirmeyi düşünmüyorum. Yaylada çok güzel ve rafine zaman geçirdik, ortak bir bıçak çıkardık ama bunu Durukandan bekleyeceğiz artık.
-
Emre ustam son eserinizi hayranlıkla izledim
oldum olası hamona zaten hayranım birde böyle kıvrak ve zarif bi formda olunca daha bi hoş olmuş elinize kolunuza sağlık :2up :2up :2up
-
Emre bey yorum için teşekkürler.bende aynı şekilde düşünüyorum,buna japon kılıçlarını ve zırhlarını da örnek verebliriz.Zırhlar sıkıştırılmış bambu dan yapılıyor onlara delme özelligi olan kılıçların çok bir tesiri olmaz sanırım.
-
aslında bu resimleri (sahibi olduğum "eserler") diye bir bölümde yayınlamak lazım herhalde ama resimler bu "tefrika"nın sonu niteliğinde olduğu için burda olmalı diye düşündüm....
Herne kadar, bu güzel şey bana "emanet" edilmiş olsa da, sahibi; Emre ustadır. Emre çok güzel bir eser meydana getirdi ben de ona hakettiği değeri vererek muhafaza edeceğim, tekrar teşekkürler Emre, yüreğine ve eline sağlık....
-
Hayırlı ve uğurlu olsun, sağlıkla ve zevkle kullanman dileğiyle, Emre Ustanın da tekrar eline sağlık.
-
güzel günlerde kullanmanızı dilerim, gerçekten çok güzel bir esere "emanetçi" oldunuz :2up
Emre hocama da tebriklerimi iletiyorum elbette...
-
Mal sahibine benzemezse haram mış,
iyi usta, iyi bıçak, iyi müşteri...
hayırlı olsun, iyi günlerde kullanın artık..
-
Hayırlı olsun. harika bir eser sahibi olmuşsunuz... Emre ustamı da ayrıca tebrik ederim... :2up
-
Kıskanılacak güzellikte bir eser olmuş. Güle güle kullanın diyeceğim ama kullanmayıp izleyerek (arada bir kutusundan çıkarıp sevip okşayarak) daha büyük keyif alacağınızı düşünüyorum. ;)
-
Aslına bakarsan ilk başlarda aynen öyle yapıyordum (daha önceki bıçaklarımda), ama işin aslı öyle değilmiş, ne kadar çok elinin altında olursa, ne kadar çok kullanırsan o kadar çok anın oluyor, o kadar çok keyif alıyorsun. :)
-
Aslına bakarsan ilk başlarda aynen öyle yapıyordum (daha önceki bıçaklarımda), ama işin aslı öyle değilmiş, ne kadar çok elinin altında olursa, ne kadar çok kullanırsan o kadar çok anın oluyor, o kadar çok keyif alıyorsun. :)
işte tam bu.
aynı sebepten dolayı ben de eskiyen, kararan bıçaklarımı daha çok sevdiğimi farkettim.
-
:o Ben avatarınızı görmemiştim. Av için güzel bir seçim. Rastgele ;)
-
Aslına bakarsan ilk başlarda aynen öyle yapıyordum (daha önceki bıçaklarımda), ama işin aslı öyle değilmiş, ne kadar çok elinin altında olursa, ne kadar çok kullanırsan o kadar çok anın oluyor, o kadar çok keyif alıyorsun. :)
işte tam bu.
aynı sebepten dolayı ben de eskiyen, kararan bıçaklarımı daha çok sevdiğimi farkettim.
:2up
-
Sen beni övüyorsun ama bu dikişler ve dikişlerin olduğu hattın oyuğu bana ders verecek kalitede. 8)
(http://www.bicaksanati.com/forum/firindan-yeni-cikti-(eserlerimiz-galerisi)/1095-av-bicagi-hamon/?action=dlattach;attach=3350;image)