Bıçak Sanatı - Forum
Konu Dışı => Genel Muhabbet => Konuyu başlatan: Bekir Çankırı - 02 Ağustos 2011, 12:06:02
-
CZERNY'S müzayede sitesinde gezinirken kılıçlar bölümünde iki fotoğraf fazlasıyla ilgimi çekti .
Her şeyiyle Türk kılıcı olan iki kılıca tıklayıp büyük fotoğrafa baktım .. Hayret üzerine bir haç işlenmiş , işçiliği de 19, yy osmanlı kılıcı işçiliğine benzemiyordu . Daha dikkatli baktığımda tanıtım yazılarında herikisininde 19. yy , İngiliz ve Alman kılıçları olduğu yazıyordu .
Sanayileşmenin , metal teknolojisinde o dönemde rakipsizliğin , üretim alet ve makinelerinde çeşitliliğin ,Tabii zenginliğin zirvesindeki bu iki ülke ( daha sonra Avusturya , İtalya, Macaristan kesici silahlarında da osmanlı ve ondan etkilenen doğu ülkelerinin formlarına sıkça rastladım ) Neden balçağı , kabzası , kavisli formu , yalmanı , yumurta kabza başı , kın ağızlığı , paçalığı v.s v.s ile bir Türk kılıcını tıpatıp , aynen taklit etmeyi tercih ediyor . Ne dersiniz ?
(http://img810.imageshack.us/img810/2469/g405662a.jpg)
(http://img41.imageshack.us/img41/2008/g407142a.jpg)
-
Moda efendim, moda :D
Şimdi de Japon kılıçları ve Amerikan bıçakları moda. 200 yıl sonra bir müze açsalar bu tip ve günümüzü konu etse müzede bol bol katana ve bowie olurdu ;)
-
Neden balçağı , kabzası , kavisli formu , yalmanı , yumurta kabza başı , kın ağızlığı , paçalığı v.s v.s ile bir Türk kılıcını tıpatıp , aynen taklit etmeyi tercih ediyor . Ne dersiniz ?
Çünkü gelişen toplumlar dünyaya sırtını dönmeyen toplumlardır. İlmi Çin'de bile olsa alanlardır. Önce alıp kopyalar, üretirken özümserler sonra da o noktada bırakmazlar, daha ileri görürürler. Biz de ya açıp ağzımızı akyele karşı bakarız ya da biz de kim ne yaptı ise takip eder, alır, kendi kültürümüzle harmanlar, özümser ve ileri götürürüz. Ha bu iki seçeneğin bir de üçüncüsü var. ilk seçenekte yabancının yaptığına uzak kalmaktan bahsetmiştim ya, bir de kendi yaptığımıza yabancı kaldığımız hal var. Bunda da yabancının yaptığını taklit edip ondaki mantığı anlamaya çalışmadığımız, özümsemeye çalışmayıp ileri götüremediğimiz hal var. Bunun örneği de çok zaten.
Tarihte üçünü de yaptığımız zamanlar oldu ve sonucunu tarih gösterdi.
-
Moda efendim, moda :D
Şimdi de Japon kılıçları ve Amerikan bıçakları moda. 200 yıl sonra bir müze açsalar bu tip ve günümüzü konu etse müzede bol bol katana ve bowie olurdu ;)
20. Yüzyılda , bugün teknolojinin bilimsel üretimin ve endüstriyel tasarımın zirvesindeki ülkede , Amerikada ; adı çok parlak el işi kılıç , bıçak üreticileri ,çok yüksek fiyatlara alıcı buldukları ürünleri için neden hala Türk kılıcını , yatağanını tercih ederler
İkiyüzyıl önce başlamış " moda" yı hala canlı tutma gayreti mi bu ? . Yoksa kullanıldığı yer savaş alanı olan ve tarihsel süreçte savaşı canlı bitirenlerin daha çok bu silahları kullananların olduğunu görmesinin getirdiği zorunlu tercih mi . ?
Burnundan kıl aldırmayan batı kültürü , haritada yerini gösteremediği bir ülkenin , yerini haketmeyen ürününü neden üreterek yüceltsin ?
-
Wince ewans . Amerikalı , usta hem de en önde gelenlerinden . Farklı kültürlerin kesici silahlarını üretmekle ünlü .
http://www.picturetrail.com/sfx/album/view/2960363
-
Açıkçası burada sadece Savaş sahasında canlı kalıp kalmamayı o dönemde kılıcın ne kadar belirlediğini kontrol etmek gerekiyor. Acaba savaş taktikleri ve ordunun tek yürek birlikte takım çalışması ve tecrübesi ve eğitim seviyesi mi yoksa ellerinde hele 19. yüzyılda çoğunlukla kınından çıkmayan kılıçlar mı. Tüfek, top, çakmaklı tabancalar, ok, balta, gürz, mızrak, arbalet, savaş çekici vs. vs. tipi en çok kullanılan aletler arasında kılıcın yeri daha çok sembolik istatistiklerde, genelde subayların sembolik olarak taktığı kılıçların bir çoğunluğu savaşta sadece komut verirken kınından çıkar. Elbet kılıçlı dövüşlerin olmadığını söylemiyorum ama savaş alanında hangi tarihçiye sorarsanız sorun 18. yüzyıldan itibaren hatta 17. yüzyılın sonlarından itibaren kılıcın savaş alanında bir öneminin olmadığını teyit edebilirsiniz.
Yerini hak etmediğini söylemiyorum ama o dönemde avrupada ünlü olmasının ve imitasyonlarının yapılmasının nedeninin fonksiyonel değil daha çok kültürel modanın etkilerinin olduğunu söylüyorum. Türk kılıcı üstün müdür değil midir tartışmasına girmek istemiyorum, bu konuda benim fikirlerim çok farklı sizden, ancak burada 18. yüzyıldan beri giderek artan özellikle Avrupa soyluları arasında yayılan bir Osmanlı-Doğu sanat ve kültürünün moda şeklinde yayılan etkilerini düşünmek gerek. Klasik batı müziğinde mehter ritmlerini,resim ve süslemede osmanlının etkilerinin izini görebilirsiniz. Bunun kılıç konusunda da etkilerinin olması bana çok doğal geliyor. Bu tip birşeyi bir kılıcın yapısal üstünlüğünün kanıtı olarak görmek biraz zor, eğer öyle ise şu tip Avrupa etkili formlarının Osmanlı ordusunda özellikle geç dönemlerde oldukça yoğun kullanılması da kültürel etkileşim ile açıklanabilecek şeyler değil midir? Subay okullarının o dönemlerde Fransız etkisinde kaldığını da göz önünde bulundurarak...
(http://img.webme.com/pic/o/osmanli-devleti1299/suvarikilic.gif)
-
Emre üstadin son iletisine kismen katilsamda ,özellikle toptan ziyade tüfegin yayginlasmasi ile kilic ve yay savas alanlarinda islevselligini kaybetmistir dogru,lakin o zamana kadar kilic ve yay en etkili savas silahiydi bence.özelikle gögüs gögüse yapilan savaslarda okta fayda etmeyecegine göre meydan bence kesici ve darb edici silahlara kaliyordu .kargi denilen uzun mizrak o kalabalikta bence tercih edilmez ,ha keza cirit dedigimiz kisa 1.20 cm civarindaki delici silahlarda yine at üzerinden firlatmaya elverisli idiler.yatagan özelikle bu tür gögüs gögüse kalinan anlarda kullanilmakicin genelde ikinci bir silah olarak tasarlanmis ve kullanilmis.Nasilki Osmanli topun islevselligini gördügü an hemen benimsemis ve daha ileriye tasimissa avrupada daha önce Türklerde gördügü egri kilicida benimsemis ve daha iyisini yapmaya gayret etmistir.sirplarda yatagani öylebenimsemis ki milli kilic saymislardir.Emre üstadiminda degindigi gibi 18 yy la beraber orduda islahata gidilmis ve fransiz ekolü benimsenmis ,fransiz subaylar getirtilerek ordu yenilenmeye calisilmistir ,ve hakli olarak o tarihten sonra kilic statü ve tören aleti olarak kalmis .keske sadece tören icin bile olsa bugün ABD deniz piyadeleri TÜRK kilicini sahiplendigi gibi bizde kendi öz malimizi sahiplenseydik :(
-
Biz tanzimatlar , ıslahatlarla sersemleyen kafamıza , Batılılar ve daha çok da içimizdeki batıcılar tarafından çivi gibi çakılan " Batı ne yaparsa en iyisidir " fikrini uysallıkla bunca yıl taşıyıp kendi değerlerimizi unuttukça , batılının bu kültür değerlerini yansıttığı kendi ürünlerini bugün halen paşa , paşa hem satın alıyor , hemde yüksek perdeden alkışlayıp kafamızdaki çivileri aralıksız parlatmıyormuyuz ?
-
Biz tanzimatlar , ıslahatlarla sersemleyen kafamıza , Batılılar ve daha çok da içimizdeki batıcılar tarafından çivi gibi çakılan " Batı ne yaparsa en iyisidir " fikrini uysallıkla bunca yıl taşıyıp kendi değerlerimizi unuttukça , batılının bu kültür değerlerini yansıttığı kendi ürünlerini bugün halen paşa , paşa hem satın alıyor , hemde yüksek perdeden alkışlayıp kafamızdaki çivileri aralıksız parlatmıyormuyuz ?
katılıyorum
Bekir Usta küreselleşme/küreselleştirme nin temel mantığıda bu değil mi zaten.
-
Mantığı kuran , kağıtları dağıtan , hile yapan , parsayı toplayan , yine de doymayıp istediğinde masayı diğerlerinin üstüne deviren de toptan " batı " diye isimlendirdiğimiz bu dişi sivriler .
Bize de onlarla her zaman ütüldüğümüz bir masada olmanın sevindirik ruh hali kalıyor yalnızca
-
Ustam tam kapitalizmin tanımını yapmışsın ağzına sağlık ^-^
-
Mantığı kuran , kağıtları dağıtan , hile yapan , parsayı toplayan , yine de doymayıp istediğinde masayı diğerlerinin üstüne deviren de toptan " batı " diye isimlendirdiğimiz bu dişi sivriler .
Bize de onlarla her zaman ütüldüğümüz bir masada olmanın sevindirik ruh hali kalıyor yalnızca
O masaya mahkumiyetimizi ve bundan aldığımız haz'ı o kadar net anlatmışsınızki, ütülmekte bir zevktir demekten başka birşey kalmıyor..
-
Neden balçağı , kabzası , kavisli formu , yalmanı , yumurta kabza başı , kın ağızlığı , paçalığı v.s v.s ile bir Türk kılıcını tıpatıp , aynen taklit etmeyi tercih ediyor . Ne dersiniz ?
Çünkü gelişen toplumlar dünyaya sırtını dönmeyen toplumlardır. İlmi Çin'de bile olsa alanlardır. Önce alıp kopyalar, üretirken özümserler sonra da o noktada bırakmazlar, daha ileri görürürler. Biz de ya açıp ağzımızı akyele karşı bakarız ya da biz de kim ne yaptı ise takip eder, alır, kendi kültürümüzle harmanlar, özümser ve ileri götürürüz. Ha bu iki seçeneğin bir de üçüncüsü var. ilk seçenekte yabancının yaptığına uzak kalmaktan bahsetmiştim ya, bir de kendi yaptığımıza yabancı kaldığımız hal var. Bunda da yabancının yaptığını taklit edip ondaki mantığı anlamaya çalışmadığımız, özümsemeye çalışmayıp ileri götüremediğimiz hal var. Bunun örneği de çok zaten.
Tarihte üçünü de yaptığımız zamanlar oldu ve sonucunu tarih gösterdi.
Eylem ustamin fikirlerinin altina imzami atiyorum.Bence mevzu budur,insan tekamül eder devamli gelisir yeni olani, faydali olani alir önemli olan üstüne ne koyabiliyoruz.barutu cinliler buldu diye kimse almamazlik etmemis ,yada üzengiyi Türkler buldu diye diger milletler tukaka dememis .Avrupanin medeniyet köklerinde 400 yillik Endülüs Arap Islam izleri hala mevcuttur ,görmek istemezler o baska.Kültür emperyalizmine ne kadar karsiysam teknoloji ve bilgi transferine de o kadar acigim.
-
Mantığı kuran , kağıtları dağıtan , hile yapan , parsayı toplayan , yine de doymayıp istediğinde masayı diğerlerinin üstüne deviren de toptan " batı " diye isimlendirdiğimiz bu dişi sivriler .
Bize de onlarla her zaman ütüldüğümüz bir masada olmanın sevindirik ruh hali kalıyor yalnızca
Maalesef.